17.11.2023

Zihnimdeki ilk bilinç kıvılcımı acıyla çaktı. Keşke öylece sönüverseydi. Ama acı ateşi harlatmıştı. Tıpkı yanmaya devam eden bir maytap gibi kıvılcımlar ardı arkasına çakmaya devam etti. Ses güzel değildi, bir maytabın yanması gibi heyecan vermiyordu. Bilakis, korkutuyordu beni. Daha fazla acı çekeceğim anlamına geliyordu çakan her kıvılcım. Bir maytap yanarak biterdi, şanslıydı. Oysa benim bilincimde çakan her kıvılcım onu canlandırıyor, daha fazla acı vadetmekten başka hiçbir anlama gelmiyordu. Çekmeden ölüp kurtulduğumu zannettiğim tüm acıları faiziyle çekiyordum şimdi. Çakan her kıvılcımla hatırlıyordum her şeyi. Isırılarak kopartılmış parmaklarımın acısı, binlerce ayağın altında ezilmiş yüzümün kırıntılaşmış kemiklerinin etimi parçalayıp birbirinden ayrılmayan bir tür …

Okumaya Devam Et

15.05.2020

O sesi o kadar çok seviyordu ki, pili bitmekte olan bir walkmande kalınlaşmasına dahi tahammül edemiyordu. Evet, o zamanlar walkmande kaset dinlenilen zamanlardı ve onun muhterem sesi muhterem bir kasete kaydedilmişti. Kasetin kabını kadife bir beze sarar, yastığının arkasında tutardı. Yıllar geçip CD dahi kullanılmaz olmuşken bile hâlâ o kasetten, devamlı şarj edilen pillerle dinlerdi onu. Her gün olmasa bile gün aşırı mutlaka açardı kasedin kabını. Yılların kadife bezi artık eskise de; onu bile değiştirmezdi. O gün, iki yaşındaki bebeğinin elinde gördü kıymetli kasetini. Şerit metrelerce uzamış, kaset sallandıkça uzamaya devam ederken; yüzündeki gülümsemeye paha biçilmeyen evladının gözlerine bakakaldı.

Okumaya Devam Et