29.03.2020

Binanın tanıdık kokusunu aldığı an gözleri doluyor. Kolay mı, tam altı yıldır çalışıyor burada. Ejder kertenkeleleri daha genç; ama onlardan önce bir sürü kertenkele gelip geçmişti. Yani ilk denemede böyle kusursuz yaratıklar olmadı tabii. Bu kertenkelelere isim koyması yasak olduğundan o da renkleriyle düşündü hep onları. Kazayla açık eder diye içinden bile isim koymadı. Yine de gri çok başkaydı onun için. Belki de raporlarında bir şekilde belli etmişti ve bunun için kovmuşlardı onu. Mecbur kalıp alsalar da ne yapacakları belli değildi ki… Sadece veda edebilmesi için birkaç dakikalığına geri çağırmış olabilirlerdi. Grinin haykırışlarını kapının arkasından duyuyor. Evet, bu küçücük kertenkeleler …

Okumaya Devam Et

23.02.2020

Kanatlarını çırptı. Kendi elleriyle yaptığı, kendi kanatlarını. Güneşe doğru fazlaca havalanmamayı öğrenmişti atalarından. Yere fazlaca inip bir antene takılmamayı da kendisi akıl edebiliyordu. Peki ne yapacaktı havada? Uçaklar ne yapıyorlardı? Bir yerlere insan, eşya, bomba taşıyorlardı. O dünyada olduğu yerden başka bir yerde olmak istemiyordu ki. Yine de havalanabildiğini bilmek güzeldi. Keşke bu kadar uğraşı işe yarar bir şey için olsaydı. Gerçi o mantıklı bir insan olduğunu hiçbir zaman iddia etmemişti. Bu da mantıklı olan bir insanın söyleyebileceği bir şeydi. Arada bir de olsa havalanmak onun için iyi olabilirdi. Bunun için bile değerdi harcanan o kadar emeğe.

Okumaya Devam Et

24.06.2018

Zümrüdü anka kuşlarının var olmadığını kim demiş? İşte buradayım. Bana dokunabilirsiniz ve eğer hoşuma gidebilirseniz, yani sizden hoşlanırsam üzerime bindiğinizde sizi bambaşka evrenlere götürebilirim. Bunu gerçekten yapabilirim. Şu siyah şekillerden baktığınızda size gerçek gelmiyorum değil mi? Beni dinleyemiyorsunuz, bana dokunamıyorsunuz, kanat seslerimi duyamıyorsunuz ki zaten duyamazsınız; çünkü bir zümrüdü anka kuşunun kanatları ses çıkarmaz. Siz sadece beni okuyorsunuz. Yok, beni okumuyorsunuz… Benim yazdığımı iddia ettiğim, daha doğrusu yazarın iddia ettiği şeyi okuyorsunuz. Oysa nereden biliyorsunuz yazarın benden duymadığını bu sözleri Yazar nereden biliyor bunları yazdığında, daha yazar yazmaz gerçek olduklarını; ya da nereden biliyor bir yerdeki gerçeği alıp yazmadığını?

Okumaya Devam Et

10.06.2018

Yavru akbaba yuvasından çıkmazsa öleceğini biliyordu. Anne ve babası gelmemişti ve tek başına kalmıştı. Diğerleri ya düşerken ya da açlıktan ölmüştü. Zaten yuvadakilerin leşlerini yiyerek hayatta kalmıştı. Kanatları da uçabilecek olgunluğa gelmişti ölen kardeşleri sayesinde. Öyleyse uçmalı, başka leşler aramalıydı. Leş yiyerek beslenmek zorundaydı yavru akbaba. Kimse onun seçimini sormamıştı ki. Zaten sorsaydı da başka bir tercihi olmazdı. Annesi söylemişti; “Herkes seni leş yediğin için yargılayacak, takma kafanı,” diye. Sesinde ezeli bir bıkkınlık vardı bunu söylerken. Gerçi çoğu zaman öyleydi. Bıkkın olmadığı zaman da öfkeli olurdu annesi. Muhtemelen her adımında, yediği her leşte yargılanmasıydı öfkesinin sebebi. Diğerlerinin yargılaması önemli değildi. …

Okumaya Devam Et

02.04.2018

Bir nohut kadarım ve cinsiyetsizim. Kanatlarım var. Bir nohut gibi yuvarlak değilim. Zarifim. Bazıları benim bir peri olduğumu söylüyor ama ben peri falan değilim. Sadece istenmeyen bir çocuğum. Çocuğun ruhu falan değilim. Onun ta kendisiyim. Bir kürtajdan sonra, nasıl olduysa, oluşuverdim. Ben de bilmiyorum. Annemi takip ettim. Saçlarının arasına kadar tırmandım. O bilmese de bana konuşmayı öğretti. Bir kuştan da uçmayı, kanatlarımı verimli bir şekilde kullanmayı öğrendim. Babamın kim olduğunu bilmiyorum. Orada birkaç kişi varmış. Bunu annem söyledi. Söylerken üzgündü. Bir daha da evlenmedi. On üç yaşındayım şimdi. Belki evlenir ama beni düşünüp üzülmediği bir gün bile olmadı. Onunla konuşmaya …

Okumaya Devam Et