26.07.2018

Yapılmış en zarif teknenin içinde, yaratılmış en eciş bücüş yaratıkların bulunmasının mutlaka geçerli bir sebebi olmalıydı değil mi… İnsana benziyordu bu yaratıklar. Tıpkı onlar gibi konuşabiliyorlardı da. Ne var ki, her biri aynı sözcükler sarf ediyordu. Hem de aynılarını… Yani tek başlarına düşünmüyorlardı… Bir koroyu oluşturuyorlardı birlikte. Bir dilenciler korosunu… Geçtikleri kıyıların tanrılarından bahseden; binbir dinli, binbir dilli, binbir kusurlu bir koro… Teknenin alabandasında bir dilenmek için, bir yemek yemek ve bir de sıçmak için birlikte duran, diğer zamanlarda birbirlerinin ne görüntülerine ne de kokularına tahammül edebildiklerinden birbirlerinden ellerinden geldiğince uzak kalmak isteyen yaratıkların bulunduğu teknenin dümeninde de kimse olmazdı …

Okumaya Devam Et

24.05.2018

Çok güzel gülüyordu ve bu, gülüşünün her hecesi, yüreğimi hoplatıyordu. Sanki her defasında çok yüksek bir yerde bungee jumping yapıyordum. Tek farkla ki, bunu yaparken midem bulanmıyordu. Sadece sarsılıyordu. İyi bir şekilde… Ha bir de kalbime bir gülün dikeninin batması gibi bir acı saplanıyordu. Bungee jumping yapan birisi bu tür bir şey hissetmezdi. Onu seviyordum. Ona aşıktım! Üstelik çok iyi iki dosttuk. Anladığım kadarıyla o da beni seviyordu ve… bana aşıktı… Bunu birbirimize söylememiştik. ne gerek vardı ki? İkimiz de gerçeği biliyorduk. Yıllar geçmişti. İki çocuğumuz büyümüş, küçük kızımızın bir oğlu olmuştu. Yani torunumuz… Biz bir kere bile birbirimizi sevdiğimizi …

Okumaya Devam Et