27.02.2018

İp atlamayı severdi. Bir gün pazarda rengarenk bir ip gördü. Babasının verdiği bozuklukları biriktiriyordu. Tezgaha gitti, ipi aldı, tüm parasını saymadan adamın önüne döktü ve uzaklaştı. Eve geldiklerinde, bahçeye gitti ve iple atlamaya başladı. “Bir…” İlk atlaması onu bir yıldıza taşımıştı. Belki de güneşin tam içine… Yanmıyordu mucizevi bir biçimde. “İki…” İşte aya ayak basan en küçük kişi oluvermişti. “Üç…” Bir boşluk… Uzay boşluğu olsa gerek… “Dört…” Başka bir yıldız. Bu kez ışığı pembe olan bir yıldız. “Beş…” Bir gezegen… Bu gezegende de hayat var. O bir kaşif… Başka bir güneş sisteminde bir hayat buldu. Keşke bir kanıt götürebilse… “Altı…” …

Okumaya Devam Et

25.02.2018

Sert bir şey istiyordu. O kadar sert olacaktı ki, elmas yanında krema gibi kalacaktı. O kadar sert olacaktı ki, güneş dahi eritemeyecek, hiçbir şartta bir atomu dahi kopmayacaktı. O kadar sert olacaktı ki, bir karadelikten geçerken dahi ayrılmayacak, karadeliğin diğer tarafından atomu atomuna çıkabilecekti. Madem o istiyordu, olacaktı. Bunu istemekle de kalmıyordu. İstediği şey o kadar kolay şekillendirilecekti ki, bir kar yığını, onun yanında zor şekillendirilir kalacaktı. Akışkan bir cam gibi üflenebilecek, bazen de bir granit parçası gibi oyulabilecekti. Hâlden hâle dönüşecekti kısacası. Bir bıçak aldı, yanına gitti ve ona verdi. “Eğer beni öldürürsen o istediğin şey uçup gider ve …

Okumaya Devam Et

10.01.2018

İğne derimde ilerlerken çektiğim acı artık alışıldık gelmeye başlamıştı. Vücudumun dörtte üçlük kısmına dövme yaptırmıştım. Kendi sanat eserlerimle tekrar şekillendirmekte, ona yepyeni bir anlam katmaktaydım. O benim için her şeyden değerliydi. Ruhum dışında… Ruhuma da yaşanan her anda dövme yapmaktaydım zaten. Hoş, bu işleme ne kadar dövme denebilir, tartışılırdı. Ben ruhu hep akışkan, uçucu bir şey olarak tasavvur etmiştim. Eh, akışkan bir şeye de hiçbir dövme kar etmezdi. Her neyse, şekillendirmeyi hedeflediğim şey vücudumdu. Bunu da oldukça iyi yapmakta olduğumu düşünüyordum. Neler yapmamıştım ki. Yaptıklarımın hepsi minyatürdü. Orman, deniz, çöl, insanlar, aklıma gelen hayvan ve bitkiler, yeryüzü şekilleri, yıldızlar, atom …

Okumaya Devam Et

15.11.2017

Telefonunu eline aldığında tuhaf şekillerden oluşan bir mesajın geldiğini gördü. Gönderen kişi ya da numara görünmüyordu. Sadece birkaç tane sınıflandıramadığı, bir şeye benzetemediği, kayan şekil vardı. Telefonundaki verilere mi göz koymuşlardı acaba? Bakışlarını şekillere sabitledi. Sabitlediği an, adeta zihni yalpalamaya başlamıştı. Sonra uçmaya başladı. Acaba bedeniyle mi, yoksa zihniyle mi uçuyordu? Ceplerinde ne olduğunu hatırlamaya çalıştı, hatırlayamadı. Elini cebine soktu ve banka kartıyla alışveriş yaptıktan sonra ayakkabı mağazasının verdiği işlem kağıdını çıkardı. Acaba bilinçaltında mı hatırlıyor ya da uyduruyordu bu kağıdın varlığını; yoksa gerçekten tüm varlığıyla uçmakta mıydı? Bu arada nereye gidiyordu acaba? Zifiri karanlık bir boşlukta uçuyordu. Hiçbir şey …

Okumaya Devam Et