19.12.2019

Küçücük, incecik bir flüt çalıyordu. Apartmanının bahçesinden geliyordu sanki ses. Bu sadece bir tahmindi ama. Kimin çaldığını bilmiyordu. Sanki iki tane flüt çalınıyordu bazen. Ya da o kadar ustaca çalıyordu, o kadar kıvraktı ki, iki kişinin çaldığını düşündürüyordu insana. Flütü dinlediğinde gözüne yeşil geliyordu. Yeşilin her tonu… Flütü çalan kişinin tarzına göre, yeşilin tonu da değişiyordu. Picolo flüt olabilirdi çalan. Ya da uzak doğunun onlarca flütünden biri. Uzaklık sesi tahmin edilmez hale getiriyordu. Günün her zamanında çalabiliyordu kim çalıyorsa. Bazen korkuyordu. Ya onun işte olduğu bir saatte çalarsa;? Ya o günlük yeşili göremezse? Bir gün gece çok geç vakit marketten …

Okumaya Devam Et

27.11.2019

Yaşlı bir çocuk olmaz değil mi? İki kelime kendi içinde bir paradoksu barındırıyor ne de olsa. Yine de o yaşlı bir çocuktu. Yaklaşık dört yaşında olmasına rağmen sanki tanrının kızıydı. Ya da tanrıçanın… Muhtemelen ikisinin… İsa peygamber bakire bir anneden doğmuşsa bu kız da kendisini doğurmuştu adeta. Annesini görmesem inanabilirdim buna. Dişsiz bir bebekken bile konuşabiliyordu, inanabiliyor musunuz! Elime doğmuş olmasa ben inanmazdım. Bazen otizmli bir çocuğun yaptığı gibi hiçbir şeyle ve hiç kimseyle ilgilenmese de; bu otizmde olduğu gibi kontrolsüz bir şey değildi. Güzel bir kız değildi ama çirkin de değildi. Düzdü. Yani karakteristik de değildi. Sıfatlar üstüydü sanki. …

Okumaya Devam Et

06.05.2018

Karın yağışını izlemek için bahçeye çıktığında, o an olduğu yerden başka bir yerde olmak istemediğini düşündü. Küçük ve çıplak bir bahçe olmasına rağmen yabani otların kokusu özgürlüğü çağrıştırıyordu. Ehilleşmemişliğin simgesiydi sanki bu koku. Zaten bu kokuyu sevdiği için özellikle bir bitki yetiştirmiyor, bahçeyi tamamen doğaya bırakıyordu. Karın yağışıyla birlikte bahçe daha da güzelleşmişti. Kar, yaklaşık bir ay boyunca yerde kalacak ve onu seyretmek dışında başka hiçbir işi olmayacaktı. İşsiz bir adamdı. İstifa etmişti, biraz rahat yaşamak istemişti. Birikmiş parası vardı. Kar henüz yerden kalkmamıştı; ama artık onu izlemek ona zevk vermiyordu. bahar olduğunda da yabani otların kokusu eskisi kadar güzel …

Okumaya Devam Et

29.03.2018

Kar yağıyordu. Usul usul yağıyordu. Yere düşen her kar tanesini duyabiliyordu. Bu sesler ona huzur veriyordu. Bir ağaç kovuğunu birkaç gündür mesken edinmişti. Hatta sağ olsun örümcekler bir pencere bile örmüşlerdi. Hem o yararlanıyordu bundan hem de elbette örümcekler. Ağların ısı yalıtımlı olduğunu keşfetmişti. Ya da zaten üşümemekteydi. Hangisinin geçerli olduğundan pek emin değildi. Zaten pek o kadar önemli değildi. Birkaç saat sonra, uykusunu alır almaz oradan ayrılmayı düşünüyordu. Kar tanelerinin sesi eşliğinde uyudu. Uyanır uyanmaz, tek harekette, örümcek ağını en az yırtacak şekilde kovuktan çıktı. Nereye gideceğini bilmese de; oradan ayrılmak istediğini biliyordu. Biraz yürüdü. Temiz bir su birikintisinden …

Okumaya Devam Et

25.02.2018

Sert bir şey istiyordu. O kadar sert olacaktı ki, elmas yanında krema gibi kalacaktı. O kadar sert olacaktı ki, güneş dahi eritemeyecek, hiçbir şartta bir atomu dahi kopmayacaktı. O kadar sert olacaktı ki, bir karadelikten geçerken dahi ayrılmayacak, karadeliğin diğer tarafından atomu atomuna çıkabilecekti. Madem o istiyordu, olacaktı. Bunu istemekle de kalmıyordu. İstediği şey o kadar kolay şekillendirilecekti ki, bir kar yığını, onun yanında zor şekillendirilir kalacaktı. Akışkan bir cam gibi üflenebilecek, bazen de bir granit parçası gibi oyulabilecekti. Hâlden hâle dönüşecekti kısacası. Bir bıçak aldı, yanına gitti ve ona verdi. “Eğer beni öldürürsen o istediğin şey uçup gider ve …

Okumaya Devam Et