Çocuklarımı asla okula göndermeyecektim. O ‘okul’ dedikleri binalarda sıkıştırıyorlar, çarkın dişlilerine uyup onları büyütecek yassı demirler haline getiriyorlardı yavrucakları. Üzeri bir sürü duygusuz sözcük yazılmış demirler… İzin verebilir miydim hiç? Ben yavrularımı rengarenk bir fikir evreninde büyütmüşken; baktıkları her şeye bir çiçek dürbünü içinden bakmalarını, o renklilikte görmeyi öğretmişken okullara mı gönderecektim onları? Mümkün değil olamazdı böyle bir şey. Onun için kaçırdım onları… Kendim de kaçabildim böylece… Herkes sahte diploma düzenleyebiliyordu. Ben niye yapamayacaktım ki? Bir şekilde halledebilirdim. Onları her şeyden haberdar yetiştirecektim hem de. Kendi işlerini kendileri halledeceklerdi böylece. Bir ormana kaçtık… Orada küçük bir bölge bulduk kendimize ağaçlarla, …
Etiket: orman
14.06.2018
Erkenden uyanmak benim için oldukça normaldi. Güneşin doğması, uyanmam için yeterliydi. Oysa o gün öğleye doğru uyanmıştım ve bir gün öncesi hakkında en ufak bir şey hatırlamaz bir halde bulmuştum kendimi. Bir gözlük takmaktaydım ki hayatımda başka birisinin gözlüğünü şaka yolu gözüme takmak dışında kullandığım vaki değildi, elime de bir not kağıdı yapıştırılmıştı etiket gibi. Kağıdın üzerinde de kıvrımlı harflerle; “Gözlüğü çıkartma,” yazılıydı. Neden çıkartmayacaktım, onu yazmıyordu. Böyle şeylerden nefret ederdim oldum olası. uyarının nedenini söylemezlerse çoğu kez dinlemezdim; ama bu kez, içimden bir ses, gözlüğü çıkartmamamı söylüyordu. Ve benim nedenini anlamadan dinlediğim tek şey içimdeki sesti. Telefona baktım. Gerçekten …
31.01.2018
Tek katlı evimin penceresinin önünde, bir kaç ay içinde, türünü bilemediğim bir ağaç büyümeye başlamıştı. Gövdesi çok güzel kokuyordu ve yamru yumruydu. O kadar şekilsizdi ki, bir zencefil kökü onun yanında dümdüz kalırdı. Bir gün arkadaşımın oğlu gelmişti ve bir oyuncakçıda gördüğü arabayı alamayınca kıyameti koparmıştı. Öyle içli ağlamıştı ki, ağlamaktan yorgun düşüp annesinin kucağında uyuyakalmıştı. Pahalı olan arabayı alamayan annesi en az onun kadar üzülmüştü bu duruma. Bir yandan da bana bir çocuğun her istediğinin yapılmaması gerektiğini söylüyor, imkânsızlıklarının iyi bir yanını bulmaya çalışıyordu. Gerçi haklıydı. Bir çocuğu şımartmak ona kötülük yapmak olurdu. Yine de ikimiz de biliyorduk ki, …
30.10.2017
Bir ormanın ortasındaydı. Kendisini küçücük hissediyordu. Etrafındakiler o kadar büyüktü ki. Bir çiçeğin yaprağı bile devasa görünüyordu gözüne. Düşüncelerinin gücünden midir bilinmez, git gide küçülmeye başladı. Alice’in harikalar diyarında dahi böylesine rastlanmamıştı. Üstelik o küçüldüğü ölçüde renk kazanıyor, bir gökkuşağının yedi rengi onu tıpkı bir kuşak gibi sarıp sarmalıyor, etrafını uyarırcasına çevreliyordu. O küçüldü, gökkuşağını oluşturan renkler parlaklaştı. O kadar küçüldü ki, ormanın küflü zemininde o parlak renklerine rağmen uzun bir süre boyunca gözden yitti. Ardından onu bir daldaki bir çiçekten öz almaya çalışan bir sinek kuşu fark etti. İlk kez bir canlının dikkatini çekmişti. Ama sinek kuşlarının ilgisi çabuk …