11.04.2019

Ne yapacağını bilmemeyi bilmediğini, hiç deneyimlemediğini fark etti. Her zaman çok kolayca karar verebilen birisi olarak tanımlardı kendisini. Oysa şimdi, durumun bazen değişebildiğini idrak etmesine yol açan bir şey olmuştu. Birisi çıkmıştı karşısına. Hem gördüğünde heyecanlandığı hem de zerrece güvenmediği. Hem bir eşyasını, bir anısını bıraktığını zannedecek kadar tanıdık geliyordu hem de Plüton kadar bilinmedik… Hem çocukluğundaki müşfik bir eli özlediği kadar özlüyordu onu hem de gitmesini, etkisinden kurtulmayı istiyordu. İşte, ne yapacağını bilmiyordu. Diğer ihtimalleri zihninde biriktirerek; heyecanlanmayı, aşinalığı, özlemeyi tercih etti. Diğer ihtimalleri unutmaması gerektiğini; aksi taktirde at gözlüğü takmış bir at kadar düz yürüyeceğini, çıkmaza geldiğinde de …

Okumaya Devam Et

24.12.2018

Birkaç haftadır müdavimi olduğum barda oturmuştum. Şu eski para atılarak çalıştırılan müzik kutularının daha teknolojik versiyonlarından vardı. Ben de o yarımlaşamamış, sadece bozuk paranın ucunu alabilecek kadar yarımlaşmış ağzına devamlı bir liralık lokmalar tıkmak suretiyle besliyordum onu. O yarım yuvarlaklaşmaktan aciz ağzı, ben para tıktıkça büyüyüp olgunlaşmayacaktı. İstediğini veriyorduk nasılsa. Neden değişmeye, evrimleşmeye gerek duysundu ki? Her bir lira, üç şarkı ederdi ve ben her üç şarkı çalma hakkımı tek tercih yapmak için kullanıyordum. Eh, belki ağzı yarım yuvarlak bile değildi; ama ben ona bir verirken o bana üç veriyordu. Hakkını vermek gerekti alete. Bir toprak değildi; ama toprak olsa …

Okumaya Devam Et

14.06.2018

Erkenden uyanmak benim için oldukça normaldi. Güneşin doğması, uyanmam için yeterliydi. Oysa o gün öğleye doğru uyanmıştım ve bir gün öncesi hakkında en ufak bir şey hatırlamaz bir halde bulmuştum kendimi. Bir gözlük takmaktaydım ki hayatımda başka birisinin gözlüğünü şaka yolu gözüme takmak dışında kullandığım vaki değildi, elime de bir not kağıdı yapıştırılmıştı etiket gibi. Kağıdın üzerinde de kıvrımlı harflerle; “Gözlüğü çıkartma,” yazılıydı. Neden çıkartmayacaktım, onu yazmıyordu. Böyle şeylerden nefret ederdim oldum olası. uyarının nedenini söylemezlerse çoğu kez dinlemezdim; ama bu kez, içimden bir ses, gözlüğü çıkartmamamı söylüyordu. Ve benim nedenini anlamadan dinlediğim tek şey içimdeki sesti. Telefona baktım. Gerçekten …

Okumaya Devam Et

21.05.2018

Eteklerimin zil çalması beni her daim mutlu etmiştir. Evet, gerçek anlamıyla küçük çanlar diktiğim etekler giymek alameti farikam olsa gerek. Benden başka hiç kimse böyle bir şey yapar mı bilmiyorum. Bu kadar gürültücü olma pahasına… Bunu ister mi herhangi biri? Eteğimde tam on sekiz çan dikili ve bu sayının artacağına dair umutlarım var. Diktiğim her bir çanın anlamı var. Ne sandınız ki? Böyle ‘saçma’ bir şeyi yapıp çanların hiçbir anlamı olmayacağını mı düşündünüz? En soldakinden başlayayım: İlk çanım bir çocuğun beni ağlarken yatıştırmasıyla geldi. Onu eteğime dikmek aklımdan bile geçmiyordu ama yaptım işte. Bir de baktım ellerim çanı bir cırtcırta …

Okumaya Devam Et