17.06.2023

Çantasından anahtarını çıkarttı ve eli titreyerek kapıyı açtı. Adeta anahtar onu evine kavuşturmak için sabırsızlanıyordu. Tanıdık ses eşliğinde açılan kapıdan anahtarı çıkarttı. Anahtar hemencecik delikten çıkmıştı. Şimdiden başka bir kavuşmayı arzu ediyordu sanki. Çantaya girdiğine üzülmüyordu. Ayaklarını paspasa koyarak içeri girdi. Ayakkabılarını orada bırakarak çıkarttı ve vakit geçirmeden onları yerlerine, ayakkabılığa benzer küçük rafa koydu. İki raflı mobilyanın üst rafından terliğini alıp ayaklarına giydi. Kapıyı yumuşakça kapattı sonra. Artık sığınağındaydı. Şarkı söylemeye başladı. Ve konuşmaya. Yaşadıklarını evinin değişen havasıyla, onu gördüğünde gerinen ve hafifçe yumuşayan duvarlarıyla paylaşmaya başladı. Etrafında insan olmadığından değildi. Epey arkadaşı vardı. Yine de evi özeldi. Ona …

Okumaya Devam Et

21.10.2018

Nereye sığacağımı bilmiyordum. İnsanlardan nefret ediyordum. Dünyadan nefret etmiyordum ama insanların oluşturduğu dünyadan nefret ediyordum. Peki ne yapabilirdim? Bir Azeri’nin kurmuş olduğu Asgardia yani tanrıların şehri demek olan, tuhaf ülkeye vatandaş olup bir gün uzaya yerleşmeyi ummak mı? Hem de öyle bir söz vermemelerine rağmen… Bir umut… Zaten ne işe yarar ki bu? İnsan her yerde insan değil mi? İki yıla kalmaz gürültülü bir motor egzozunu sala sala ortalarda dolaşmayacak mı sanıyordum? Sonra bir kediciği, sırf zevkimiz için dünyadan söküp alacağımız bir kediciği ezmeyecek mi? Ölmek mi? Ama ya öbür dünya varsa? O zaman da insanlarla karşılaşmayacak mıydım sanki? Bir …

Okumaya Devam Et

28.04.2018

Saatine baktı ve onu yaslanmakta olduğu köprünün korkuluklarından attı. Pahalı bir saatti. Sonra, bir tasarım dükkanından aldığı şapkasını çıkardı ve onu da saatine eşlik etmesi için korkuluktan yolladı. Fazlasıyla pahalı, yılan derisinden yapılmış kemerini de… Ardından ceketini çıkartıp ceplerini kontrol etti. Bir sakız falı… Kağıdı açıp bir daha okudu. Belki de ilk kez okuyordu, anımsayamadı. Onu da denize attı. Elini cebine bir daha daldırdı ve yumruğunun içindeki bir kolye ucuyla çıkarttı. Bir fil şeklindeydi. Önce atmaya kıyamadı; ama şöyle bir kendisini sarstıktan sonra son gücüyle fırlattı onu da. Diğer cebine geçmişti. Bu kez bir çakmak ve bir sigara tabakası çıkarttı. …

Okumaya Devam Et

03.02.2018

Demir bir kapı… Som demir olmalı. Kolsuz, tokmaksız… Peki bu neden benim rüyalarıma giriyor? Her gün. Kazayla uyukladığımda bile, zihnimin kapalı olduğunu sezer sezmez; bir hırsız gibi, haylaz bir çocuk fırsatçılığıyla giriveriyor rüyama. Ne istiyor benden bu kapı? Ne zaman açılacak? Açılması için ne yapmam gerekecek? Rüyama her girişinde, yeterince büyük ve güçlü bir mıknatısın bu kapıyı açıp açamayacağını sorarım kendime. Tokmak yok, kilit yok… Ya vurmam, ya da bir mıknatısla çekmem gerek açılması için. Ya da beklemem… İşte en zoru da bu. Beklemek… Beklerken ne yapılır ki? Rüyaları gözetip aynı düz, pas kırmızısı şeye mi bakacağım? Acaba paslanmasını mı …

Okumaya Devam Et

25.11.2017

Bir anahtar… Kapının altından bir zarfın içinde bir anahtar itilmişti. Bir de yazı vardı zarfın içinde. Bu anahtarın her kapıyı, kilitli her şeyi açacağını iddia eden… Küçücük bir kumbara kilidinden bir banka kasasının kapısına kadar her yeri açıyordu yazıya göre. Kumbarada değil de; bitpazarından aldığı çok eski, kilitli bir defterin kilidini açabildi. Ardından hep kilitli olan restore edilmeye başlanıp sonra öylece bırakılmış bir camiin kapısını açmayı denedi ve onda da başarılı oldu. Gerçekten de yazılanlar doğruydu. o ana kadar denediği her şeyi açabilmişti. Tamam da; neden ona böyle bir zarf gelmişti? Neden başkasına değil de ona Bir hırsız değildi ki …

Okumaya Devam Et

06.11.2017

Güneşin ilk ışıkları görünmeden kalkardı. Şehir merkezinin tam ortasında, en civcivli yerinde bir gökdelenin en üst katında özel, küçük bir bahçe keşfetmişti. ne gökdelende ikamet ediyordu ne de bir tanıdığı gökdelende yaşıyordu. Bir iş görüşmesinde görmüştü bahçeyi. Ne yapıp ne etmiş, bir anahtar kartını aşırıp oraya girmek için insanlara bir sürü bahane hazırlamıştı yedeğinde. Gerçi kimse sabah erkenden onun orada ne işi olduğunu merak edecek durumda olmazdı. Herkes işine yetişme telaşında oluyordu nihayetinde. Bahçenin kime ait olduğunu hâlâ bilmiyordu. Bilse ne olacaktı ki? Hâlâ işsizdi. Hiçbir saygınlığı, karizması yoktu. Bir haftaya kadar kira vermezse evsiz de kalacaktı. Zaten tek başına …

Okumaya Devam Et