11.03.2020

Yavru domuzcuk evinden kaçmıştı. Bir domuz çiftliğinden… Bir yerden kulaklarıyla topladığı bir umut kırıntısı uğruna bir yola çıkmıştı işte, bakalım ne olacaktı. Umutluydu domuz. Umut kırıntısı, bir domuzu kesmek üzere götüren bir insandan gelmişti. “Müslümanlar,” demişti adam burnundan küçümseyen bir havayla birlikte bir sümük parçacığı fırlatarak. “Bu güzelliklerin etini yemiyorlar…” Müslümanlar da onlar gibi insan olmalıydı. Nasıl anlayacağını bilmiyordu bir Müslüman gördüğünü; ama bir şekilde kırıntıları takip edecekti böyle. Ümit kırıntılarını… Galiba bulmuştu bir Müslüman. Ona ifadesiz gözlerle bakan birisini bulduğu için böyle düşünüyordu. Oysa sonradan birkaç cümleden seçebildiği kadarıyla bu adam Yahudiydi ve domuzlardan son derece nefret ediyordu. Yine …

Okumaya Devam Et

17.02.2018

Bir kasaba uğramıştım. Bir kilo pirzola ve bir tam dil alıp çıktım. Çıktığımda, oturduğum kenar mahallenin çocuklarının sessizce etrafımı sardıklarını fark ettim. O kadar sessizdiler ki, onları fark ettiğimde çoktan etrafımdaki çemberi daraltmaktaydılar. Uzun boyumun avantajıyla bir adım atayım dedim, adeta su gibi akarak engellediler beni. Tuhaftı, hiç böyle yapmazlardı. Cebimden birkaç kuruş çıkartıp attım, kafalarını bile çevirmediler. Oysa can atarlardı daha önce attığımda paraları kapmak için Yaklaşıyorlardı… Bir miktar güç kullanayım dedim, çokluğun gücüyle baskın çıktılar. Baktım bir şey yapamayacağım, çaresiz, öylece beklemeye başladım. Ne yapacaklardı bana? Yiyecek değillerdi ya.

Okumaya Devam Et

20.11.2017

Onlar, yumuşacık, canlı tenleriyle bize hükmettiler. Bizi yaratıp bize akıl verdiler… Onların sesleri yumuşaktı. Duygu doluydu. Onlar şiiri biliyorlardı. Şarkı söylüyorlardı. Dans ediyorlardı. Gülebiliyorlardı. Ağlayabiliyorlardı. Ağladıklarında gözlerinden kokusuz berrak bir sıvı çıkıyordu. Onlar tadıyorlardı. Kokluyor, görüyor, işitiyor, dokunuyor, rüya görüyorlardı. (robot yaradılış destanı 2. bab. 3-6.)’ Bu sözcükleri söyleyen mekanik seslerden sadece birisiydi. O tekrar yeşertme bölümünün tohum taşıyıcı birimiydi. Adı Gözyaşı idi. Gözyaşı, asla bir robotta olamayacak, kutsal kitaplarında bahsedilen yaratıcılarının salgıladığı bir sıvıydı. Onların özelliklerini isim olarak alan bir sürü robot vardı. Dindar robotlardı onlar. Tıpkı onun gibi. Bu adı, anneyle baba robot ona bilincini kazandıracak çipi taktıktan …

Okumaya Devam Et