Kedisini severken ölmüştü. Gözlerimin önünde, öylece kapayıvermişti gözlerini. Öldükten saniyeler sonra dahi, beyin ellerine komut vermeyi bırakmamıştı kediyi sevmesi için. Kediyse fark etmesine rağmen sadece bıyıkları ve kulakları kıpırdamış, onun sevmesine devam etmesine ses çıkartmamıştı. O öldükten sonra, tamamen davranışları değişmişti kedinin. Sanki akıllanmış, bilinçlenmişti. Bana daha yumuşak davranır olmuştu mesela. O ölmeden önce bana tahammül bile edemezken, öldükten sonra yanıma gelip saatlerce bana sürtünerek mırlar, geceleri benimle uyur, tıpkı onun gibi, sabah erkenden uyandırmaya çalışırdı. İşte o konuda eski sertliği devreye girer ve ayaklarımı ısırarak uyandırırdı. Ben de o öldükten sonra kediye düşmüştüm. Başka kimsem yoktu ki… Bir de …
Etiket: uyumak
22.05.2018
Erkenden kalkmak için erkenden uyumak gerekirdi. Ya da hiç uyumamak… O genellikle hiç uyumamayı seçerdi. Daha doğrusu hiç uyumamak zorunda kalıp bunu seçtiğini söylerdi kendi kendisine. Hiç uyuyamayan bir insanın varlığı konusunda şüpheye düşerseniz onu izlemeniz yeterliydi. Hayatında hiç uyumamıştı ve uykusuzluk hastalığı çekenler gibi bu durumdan mustarip olduğunu hissetmemişti. Uyku onun için hiç olmamıştı. Tıpkı doğuştan hiç görmeyen birisi için hiç ışık ve karanlık kavramının olmadığı gibi. Hafızasında ya da öğrenebilme yeteneğinde de bir sorun yoktu. Halüsinasyon falan da görmüyordu hiç. Sadece uyumuyordu. Uyku hapı verildiğinde bile sadece yavaşlıyordu. Doz aşımı durumu söz konusu olmuyordu hem de. Yüz on …
23.04.2018
Çelimsizdi. Yüzü bir avuç bile değildi. Gözleri hep uykusuzluktan kıpkırmızıydı. Uyuyamıyordu. Onun için uyumak ölümden de beterdi sanki. Uyuduğunda elinden bir şeyleri alınabilirdi. Ya da bir yere sürüklenir, öylece, bağlanabilir ve yavaşça, çok yavaşça işkence ile öldürülebilirdi. oysa ne kadar uykusuz da olsa, uyumadığında her an kaçabilirdi. Kaçamasa bile, en azından uykusunda yakalanmamış olurdu. O, kaçmakta ve saklanmakta ustaydı. Gündüzleriyse durum başkaydı. O zamanlar öğreniyorlardı. Kendisine işkence yapabilecek insanlarla birlikte hem de; ama gündüzler yasaklıydı. Kimse zorbalık yapamazdı. Bir okuldu burası. Sıra dışı olduğunu çoktan anladığınız bir okul… Bu okulda, çoğunlukla en çok parayı verenin belirlediği yüksek bir amaca uyması …
29.03.2018
Kar yağıyordu. Usul usul yağıyordu. Yere düşen her kar tanesini duyabiliyordu. Bu sesler ona huzur veriyordu. Bir ağaç kovuğunu birkaç gündür mesken edinmişti. Hatta sağ olsun örümcekler bir pencere bile örmüşlerdi. Hem o yararlanıyordu bundan hem de elbette örümcekler. Ağların ısı yalıtımlı olduğunu keşfetmişti. Ya da zaten üşümemekteydi. Hangisinin geçerli olduğundan pek emin değildi. Zaten pek o kadar önemli değildi. Birkaç saat sonra, uykusunu alır almaz oradan ayrılmayı düşünüyordu. Kar tanelerinin sesi eşliğinde uyudu. Uyanır uyanmaz, tek harekette, örümcek ağını en az yırtacak şekilde kovuktan çıktı. Nereye gideceğini bilmese de; oradan ayrılmak istediğini biliyordu. Biraz yürüdü. Temiz bir su birikintisinden …
03.02.2018
Demir bir kapı… Som demir olmalı. Kolsuz, tokmaksız… Peki bu neden benim rüyalarıma giriyor? Her gün. Kazayla uyukladığımda bile, zihnimin kapalı olduğunu sezer sezmez; bir hırsız gibi, haylaz bir çocuk fırsatçılığıyla giriveriyor rüyama. Ne istiyor benden bu kapı? Ne zaman açılacak? Açılması için ne yapmam gerekecek? Rüyama her girişinde, yeterince büyük ve güçlü bir mıknatısın bu kapıyı açıp açamayacağını sorarım kendime. Tokmak yok, kilit yok… Ya vurmam, ya da bir mıknatısla çekmem gerek açılması için. Ya da beklemem… İşte en zoru da bu. Beklemek… Beklerken ne yapılır ki? Rüyaları gözetip aynı düz, pas kırmızısı şeye mi bakacağım? Acaba paslanmasını mı …