Tek odalık bir evde kalıyordum. O kadar bir arsa kalmıştı bana miras olarak. Ben de evimin diğer kısımlarını yerin altına inşa etmeye karar verdim. Kayalıklı bir arazi olduğundan müsaitti. Müsaitti ama bunun iyi bir şey olup olmadığından şüpheliydim. Epey sert kayaşları delmem gerektiğinden sıkı çalışmam gerekiyordu. Çok zaman alsa da başarmış, tek gözlük bir odaya bir kral dairesi inşa edebilmiştim. Güneş ışığını toplayıp evimin en ücra köşelerini dahi aydınlatabilmiş, hatta sırf yapabileceğimi kendime kanıtlamak için tüm enerji ihtiyacımı güneşten karşılamamı sağlayacak bir düzenek kurmuştum. Zayıflamıştım. Gözlerim deli deli bakmaya başlamıştı dostlarımın söylediklerine göre. Hoş, pek dostum da kalmamıştı. Bir şekilde …
Etiket: ev
22.01.2020
Oyuncaklarımla oynarken; diğer yandan da kulağım onlardaydı. Birbirlerine bir şeyler anlatıyorlardı. Alçaktı sesleri, duysam da anlayamıyordum söylediklerini. Babam güldü. Çok güzel gülerdi. Annem de güldü. O daha güzel gülerdi. Birbirlerine güldüklerinde daha da güzel olurdu sesleri. Şimdi göremiyordum; ama birbirlerine yüzlerini buruştura buruştura bakarlardı güldüklerinde. Bazen babam annemin burnunu dürterdi. Annem de onun kafasına vururdu. Babam keldi de… “Şap” ederdi annem vurduğunda. Çok yavaş vursa da yine de ses çıkardı. Annem bu işte ustaydı. Yumuşak bir koltuğun üzerinde bir bebek, onun koltuğunun altında da bir sürü asker vardı. Bir de babamın yerden topladığı tahta parçaları. Ona ben söylemiştim bir kez. …
27.04.2019
İşte, yoldan duyulan ayak sesleri… İşte, geliyor! Birazdan burada olacak ve tekrar her anından haberdar olmaya devam edeceğim. Yepyeni şeyler getirecek bana. Duvarlarıma yepyeni masallarını anlatacak, sorunlarından bahsedecek ve duvarlarım onu dinlediği için belki de onlara çözümler bulacak ve sevinecek. Sevindiğinde ayaklarından, tam topuklarından yerçekimine karşı bir itiş, yükseliş gücü fışkırır hep, bilmez miyim… Çiçek ya da hayvan beslemeyi sevmez. Sadece duvarlarıma mozaik yapar, bazen zeminime de… Beni besler o çiçek yerine. Tavanım için bile bir fikri var biliyor musunuz? Musluklarımı bile değiştirdi. Kendi yaptı musluk başlarımı, sonra da dökümcüye verdi. Onlar da, onun mumdan yaptıklarını pirinçten döktüler. Susadığında musluklarımdan …
02.05.2018
Eve gitmek istemiyordum. Beni ölümcül bir şey beklemiyordu evde. Gitmek istemememin nedeni tehlikede olmam değildi. Sadece can sıkıntısıydı. Canımın sıkılmasının nedeni de komşularımdı. Daima beni lafa tutan yaşlı bir adam vardı kapının önünde ve benim geliş saatlerimi beklemek için resmen nöbet tutmaktaydı bahçede. Neden benimle konuşmak istiyordu anlamıyordum. Sohbetim öyle ahım şahım değildi ki. Hatta adamın sorularına kısa ve belirsiz yanıtlar veriyor, konuşmayı genişletebilecek her şeyden kaçınıyordum. Bazen neredeyse onu terslediğim bile oluyordu. Tüm bunlara rağmen, benimle konuşmaya çalışmaktan bir türlü vazgeçemiyordu, geçmiyordu. İnsanların konuşmak isteyeceği bir insan değildim ben. Az konuşurdum. Çoğu zaman dinlemezdim bile. Yani şu az konuşup …
25.04.2018
Gündelikçilik yaparak hayatını kazanıyordu. Tam yedi ayrı eve gidiyordu. Evlerin hepsi haftada bir temizlik yaptırdığı için iki ev hariç, pek yorulmuyordu. Pazartesi günleri gittiği ev çok güzel kokardı. Bir tek kişi yaşardı evde. Çok az konuşan bir kadın… Bu kadın ona parfüm yaptığını söylemişti. Temizlik malzemeleriyle haşır neşir olmak istemediğinden temizliğini yapması için birisini tutuyordu. Evin bir odasını atölyesi olarak kullanıyordu ve o odaya ondan başka kimsenin girmesini istemediğini daha ilk dakikada söylemişti. Temizlik malzemelerini kadın kendisi alıyordu. Muhtemelen kokularına göre seçiyordu. Gerçi iyi temizliyordu bunlar. Hatta diğer evlerde de aynı markaları kullanmaya başlamıştı. Kadınla aralarında, kendisi temizlik yaparken çoğunlukla …
16.04.2018
Sarhoş olmaktan nefret ediyorum. Vücudumun uyuşması ve dilimin dolanması beni utandırıyor. Her şeyi unutmak cabası… Yine de o gün tam bir şişe şarap içmiştim. Açık havada içmiştim; ama yine de çarpmıştı beni. Neden sarhoş olduğumu bilmiyordum. Yani özel bir sebebi yoktu. Şişeyi alıp içmeye başlamıştım. Şarabı da satın aldığım dükkandaki adama açtırmıştım. Şişe bittiğinde, yaklaşık dört kilometre yürüyecek, evime gidecektim. Tek başıma yaşadığım, sadece bir odasında üç at besleyeceğim kadar büyük olan evime. O kadar büyük evlerden hiç hazzetmesem de miras kaldığı için ve okumakta olduğumdan o evde yaşamak durumundaydım. Zaten ailemle yaşadıklarım her yerine sinmiş olduğundan evi satmam söz …
01.04.2018
Penceresinin önünde durmuş düşünüyordu. Perde kapalıyken neden penceresinin önünde durduğu meçhuldü; gerçi perdenin üzerindeki resimlerde de o sokağın bir anını gösteren durgun ama hareketli figürler vardı. Kendisi yapmıştı o resimleri. Yoğun bir anın fotoğrafını çekip o fotoğrafın aynısını perdeye kumaş boyalarıyla geçirmişti. Arabaların birkaçının plakaları bile görünüyordu. İnsanlardan birkaçı tanıdıktı. Ne var ki o perdeye de bakmıyordu. Sanki, pencere, bambaşka bir evrene geçmesini sağlayan bir boyut kapısıydı ve o kapalı olsa bile boyut kapısından her şeyi görebiliyordu. Hatta pencere kapalı olduğu için boyut kapısı açılmış bile olabilirdi. Bir stüdyo daireydi burası. On yıldır bu daireye ayak basan tek kişi oydu. …
06.03.2018
Bıktım artık! Tüm gün yalnız kalmaktan bıktım! Her akşam onları beklemekten, kakamı ve çişimi bir gün boyunca tutmak zorunda kalmaktan, bütün gün boyunca devamlı havlamaktan ve bir avuç yemeğimi azar azar yemekten başka hiçbir şey yapmamaktan bıktım! Bıktım artık anlıyor musunuz! Doğama aykırı bir şekilde kapalı bir yerde bir gün boyunca volta atmaktan bıktım! Türdeşlerinizi suç işlediğinde hapse atıyorsunuz anladık da neden, neden bizleri de buna maruz bırakıyorsunuz? Sevimli olduğumuz için mi? Egonuzu tatmin etmek için mi? Tasmamızı aldığınızda sevinçten havalara sıçrayışımızı izlemek hoşunuza mı gidiyor? Siz geldiğinizde kapıda beklediğimizi görmek, topu getirmemiz, terliklerinizi vermemiz, sizi yalamamız… Evi de korumuyoruz …
07.02.2018
Kalabalıkta fokurtu sesleri duyulmuyordu. O, yine de elleriyle marpucu kavrayarak sipsiyi dudaklarının arasına alıp derin bir nefes çekti. Fokurtunun titreşimi bile mesdolması için yeterliydi. Bir elini marpuçtan çekerek kendi yapımı olan bir tozu saf suya karıştırmasıyla oluşturduğu bir çözeltiye uzattı. Bu çözelti suya atıldığı an çözülüyor, görünemez, koklanamaz ve tadılamaz hale geliyordu. Bu çözeltiyi bu şekilde tasarlamasının nedeni tüm içecekler arasından sadece suyun tadını beğenmesiydi. Çözeltiyi yudumladıktan sonra yüzünde garip bir gülümseme belirdi. Hayatta ihtiyaç duyacağı her şey bunlardan ibaretti işte. Kalabalık, tütününden marpucuna kadar kendi imal ettiği, çekildiğinde fokurtusunun titreşimini hissedebileceği bir nargile ve yudumlamakta olduğu çözelti… Kontrolünde olmayan …
06.02.2018
Evinde, yatağının altında bir tabut bulunduruyordu. Kendi elleriyle yapmıştı. çam ağacından yapıp baş hizasına reçine koymuştu koklayacakmış gibi. Tabutu henüz bitirmişti. Fazla dozu öldürecek olan bir ilaç almıştı. Ne de olsa eczacıydı. Bu işleri iyi bilirdi. Yattığı odanın zeminini kazdı. Çukura tabutu yerleştirip bir düzenek kurdu. Düzeneğe göre tabutun kapağı kapanır kapanmaz kazmak için çıkarıp yığdığı taşlar çukuru geri kapatacaktı. Soyundu, yıkandı ve çırılçıplak tabuta girdi. Kimden çekinecekti ki… İlacı aldı ve suyla içti. Bardağı tabutun yanına koydu. Bir bardak eksilmişse ne olurdu… Kapağı kapattı. Bir gürültü ve ardından kimsenin duyamayacağı bir sessizlik… Böylece öldü kimsenin hatırlayamayacağı yitik bir ruh.