Yıllar önce, daha küçücükken annemin eşyalarını karıştırırken bulmuştum o tuhaf kumaş yığınını. Bir şekilde dürülmüş, içi dolu bir kumaştı. Bir bohça… Bohça kapalı olduğunda içinin dolu olduğu belli oluyordu. Kaldırdığımda epey ağır olduğu belliydi, dokunduğumda elime bir şeyler geliyordu. Ne olduğunu şeklinden anlayamadığım türde bir şeyler… Sanki her defasında değişen bir şeyler… Ne var ki, kumaşın katlarını açtığımda bomboş bir kumaş çıkıyordu ortaya. Anneme onun ne olduğunu sorduğumda “Bohça işte,” demekle yetinmiş, ne kadar üstelesem de hiçbir şey söylememişti. Sonra büyümüştüm. Yirmi yaşımdayken annem ölmüştü. Evden ayrıldığımda anneme ait olan hiçbir şey almamıştım yanıma. O bohça dışında. Aslında onu da …
Etiket: toz
07.02.2018
Kalabalıkta fokurtu sesleri duyulmuyordu. O, yine de elleriyle marpucu kavrayarak sipsiyi dudaklarının arasına alıp derin bir nefes çekti. Fokurtunun titreşimi bile mesdolması için yeterliydi. Bir elini marpuçtan çekerek kendi yapımı olan bir tozu saf suya karıştırmasıyla oluşturduğu bir çözeltiye uzattı. Bu çözelti suya atıldığı an çözülüyor, görünemez, koklanamaz ve tadılamaz hale geliyordu. Bu çözeltiyi bu şekilde tasarlamasının nedeni tüm içecekler arasından sadece suyun tadını beğenmesiydi. Çözeltiyi yudumladıktan sonra yüzünde garip bir gülümseme belirdi. Hayatta ihtiyaç duyacağı her şey bunlardan ibaretti işte. Kalabalık, tütününden marpucuna kadar kendi imal ettiği, çekildiğinde fokurtusunun titreşimini hissedebileceği bir nargile ve yudumlamakta olduğu çözelti… Kontrolünde olmayan …