13.03.2020

Oturmak ve hiçbir şey yapmamak ona göre bir şey değil. O da ne olursa olsun boş kalmamaya çalışıyor. Oturduğu zamanlar afakanlar basıyor çünkü. Akciğerleri kıpırdayıp nefes almak için kendisini açmıyor havaya. Öyle olunca da panik yapıyor işte. Hapse düşmüştü on yıl boyunca. O zaman bile bir sürü şeyle uğraşmıştı. Etliye sütlüye karışmamıştı ki tecrit cezası yemesin. Şimdi hapisten çok daha büyük bir dert var başında. Can sıkıntısı… Ne yapacağını bilmiyor. Bir şey yaparken de bu defa da panik, can sıkıntısına karışıp onu parçalıyor. O da çareyi unutmakta buluyor. Beyni sağ olsun, hayatta kalması için yapabileceği tek şeyi yapıyor. Unutuyor ve …

Okumaya Devam Et

18.11.2018

Elinde bir şırıngayla ona yaklaşırken gözleri ifadesizdi. Rutin bir işlemdi bu onun için. Oysa bu şırınganın içindeki şey pek öyle sayılmazdı. Sıvının her molekülüne küçük bir çip oturmuştu. Çipler, şırıngadaki sıvı kana karışır karışmaz istilacı böcekler gibi onun, kurbanın, içinde çoğalacaklar ve onu değiştirmeye başlayacaklardı. İdama mahkum edilmişti ve ölmesi gerekiyordu. Oysa insan kaynağı azalmıştı ve bir tek insanı bile feda etme lüksü yoktu artık dünyanın. Artık o, içindeki çipleri kontrol edecek kişinin kölesi olacaktı. Aslına bakılırsa bu duruma köleleşme bile denemezdi. Kurban istekli hale getirilecek, geçmişini, her şeyi, bu iğnenin batırılışını bile hatırlayacak ve bunu doğal karşılayacak duruma getirilecekti. …

Okumaya Devam Et

20.09.2018

Çok çalışmıştı. Isınmıştı yine. Üç işi yapabiliyordu. Tabii ki aynı anda değil… Küçük bir odada, bir bilgisayarın yanında dururdu hep. Bir koltuğu yoktu. Sade bir sehpanın üzerindeydi. Hem tarayıcı, hem fotokopi makinesi ve hem de yazıcı olan o makinelerdendi. Genç bir yazar müsveddesinin işlerini görmekteydi. Onun ürettiklerini basmak zorunda kalmak midesini bulandırsa da… Sevgi nedir bilmeyen, egosu şişik birisiydi genç yazar. Kendi yazdıklarını bile sevemeyen; kendisini sevemeyen… Kendi adını Yoksun koyan makine, üretmekten, kendi yazdıklarını kağıtlara basmaktan acizdi ve üretme yoksunu olduğundan koymuştu bu adı kendisine. Ürettiği tek şey adıydı ve bundan gurur duymaktan bıkalı tam altı yıl olmuştu. Artık …

Okumaya Devam Et

27.05.2018

Kedisini severken ölmüştü. Gözlerimin önünde, öylece kapayıvermişti gözlerini. Öldükten saniyeler sonra dahi, beyin ellerine komut vermeyi bırakmamıştı kediyi sevmesi için. Kediyse fark etmesine rağmen sadece bıyıkları ve kulakları kıpırdamış, onun sevmesine devam etmesine ses çıkartmamıştı. O öldükten sonra, tamamen davranışları değişmişti kedinin. Sanki akıllanmış, bilinçlenmişti. Bana daha yumuşak davranır olmuştu mesela. O ölmeden önce bana tahammül bile edemezken, öldükten sonra yanıma gelip saatlerce bana sürtünerek mırlar, geceleri benimle uyur, tıpkı onun gibi, sabah erkenden uyandırmaya çalışırdı. İşte o konuda eski sertliği devreye girer ve ayaklarımı ısırarak uyandırırdı. Ben de o öldükten sonra kediye düşmüştüm. Başka kimsem yoktu ki… Bir de …

Okumaya Devam Et

13.02.2018

Yavru bir köpek bulmuştu. Hayvanları satan bir dükkanın sahibi hastalıklı olduğu için dükkanın önüne bırakmıştı onu. İyi cins bir köpek olmasına, binlerce dolara satılmasına rağmen şefkati para hırsıyla dahi ateşlenemeyecek kadar sönmüştü. Adam köpeği dükkanın önüne bırakır bırakmaz duruma müdahale etmeseydi muhtemelen köpek gerçekten de ölmüş olacaktı. Varını yoğunu, yani manevi olarak varını yoğunu köpeğe vakfetmiş, hayvanı sağaltmayı becermişti. Biyoteknolojik deneyler yapan bir laboratuvarda teknisyen olarak çalışıyor olmasına rağmen, belki de oradaki bilim insanlarından çok daha donanımlı olduğunun sinsi; ama zararsız özgüveniyle, bu yavru köpeğin zihinsel şartlarını iyileştirmeyi bir proje edinmişti. Gece el ayak çekildikten sonra yapıyordu çalışmalarını. Köpekse ne …

Okumaya Devam Et

07.02.2018

Kalabalıkta fokurtu sesleri duyulmuyordu. O, yine de elleriyle marpucu kavrayarak sipsiyi dudaklarının arasına alıp derin bir nefes çekti. Fokurtunun titreşimi bile mesdolması için yeterliydi. Bir elini marpuçtan çekerek kendi yapımı olan bir tozu saf suya karıştırmasıyla oluşturduğu bir çözeltiye uzattı. Bu çözelti suya atıldığı an çözülüyor, görünemez, koklanamaz ve tadılamaz hale geliyordu. Bu çözeltiyi bu şekilde tasarlamasının nedeni tüm içecekler arasından sadece suyun tadını beğenmesiydi. Çözeltiyi yudumladıktan sonra yüzünde garip bir gülümseme belirdi. Hayatta ihtiyaç duyacağı her şey bunlardan ibaretti işte. Kalabalık, tütününden marpucuna kadar kendi imal ettiği, çekildiğinde fokurtusunun titreşimini hissedebileceği bir nargile ve yudumlamakta olduğu çözelti… Kontrolünde olmayan …

Okumaya Devam Et