Hava, güneşin mayaladığı ekmek gibi kokuyordu. Kış ortasında böyle bir hava… Olacak iş değildi. Bu duruma şükredip üzerime hiçbir şey almadan apar topar çıktım evden. Mayalanan görünmez ekmekten ben de birkaç nefes çekmeliydim değil mi? Planım yoktu. Biraz ıssız olan bir yoldan yürümek, ekmeği pek az şeyle paylaşmayı arzuluyordum. Egzoz kokuları bölmesin istiyordum burnumla aldığım lokmalarımı. Yaşlı bir adamın bir bankında yapayalnız oturduğu, küçük bir parka benzer bir yere götürmüştü beni plansız ayaklarım. Adam, öylece oturuyordu. Üzerinde rengi belli olmayan bir pardösü vardı. Kendisine özen göstermekten vazgeçmiş, ya da kuvvetten düştüğü için kendisine yeterince özen gösteremeyen, ona özen gösterecek kimsesi …
Etiket: ekmek
26.02.2019
“Merhaba,” demiştim size. Duyamadınız değil mi sesimi? Tabii duyamazsınız; çünkü bir sesim bile yok benim. … Ama şimdi duyabilirsiniz. Yazdıklarımı okuyabilirsiniz. Çünkü artık bir sesim ve ellerim var. Epey hareketli ve çeşitli organları bulunan bir bedenim var… Daha önce yoktu. Eskiden, küçük bir kurttum sadece. Etli, siyah bir bedenim, küçücük bir uzantım bulunuyordu beyaz renkli ve derimden daha sert ve sivri olan. Oysa şimdi hem bir kurdum; hem de bir insanım. Ben gidersem hiçbir şey yapamayacak olan bir insan bedenini mesken edindim kendime. Aslında bu meskeni inşa ettim desem daha doğru olur. Tek farkla ki, üst üste koyarak değil de; …
19.12.2018
Hurdacı Hamdi Bey, hoş adamdı, nazik adamdı. İyi giyimliydi ve bir iş adamı hassasiyetiyle işini yapardı. Ortalarda “Hurdacı…” diye bağırmaktansa bir ses kaydı yayınlardı; ama öyle cazırtılı hoparlörlerle değil. Hurdaların değerlendirilmesiyle ilgili öğretici olmayan bir şeyler anlatırdı yayınladığı kayıtlarda. Belirli aralıklarda kayıtları değiştirirdi de. İnsanlar zevkle dinlerdi onu. Hamdi Bey’in iş telefonu da vardı cebinde. Hurdası olan hemen arar, almak için geldiğinde de bir fincan sade kahve ikram etmeyi ihmal etmezlerdi. Hamdi Bey kahveyi çok severdi. Hem sohbeti de güzeldi. Nezih, sakin… Hurdalar hakkında bir sürü hikaye anlatırdı. Belki de birçoğunu kendi uydururdu. İşini sadece ekmek parası kazanmak için yapmayan …
30.08.2018
Bir yılbaşıydı. Gece yarısından önce uyuyakalmıştım. Hem yılbaşlarını önemsemezdim hem de çok yorgun hissediyordum. Üstelik hava buz gibiydi ve en iyi yorganın altında uyuyarak ısınıyordum. Aniden, ter içinde uyandım. Yorgana sarılmış, terliyordum. Kulağımın dibinde de bir sivrisinek vızıldıyordu. Bu soğukta… İyi de; soğuk değildi ki hava! Tuhaf bir evde uyanmıştım. Kıyafetlerim ve sarındığım yorganım dışında her şey farklıydı. Yatakta bile değildim. Yerde uzanmaktaydım. Parke zeminde… Mutfakta… Yanımda küçük bir çocuk, çok tanıdık geliyordu, durmakta ve beni seyretmekteydi. Onun ablası olduğunu tahmin ettiğim genç bir kız da ekmek yapmaya çalışıyor olmalıydı. Epey büyük bir topak hamuru yoğurmaktaydı çünkü. Sonunda çocuğu tanımıştım. …
20.08.2018
Tibet’te, bir gezide karşılaşmışlardı. Birisi astronot, diğeri bir at çiftliğinin sahibi. Birisi erkek, diğeri kadın… At çiftliğinin sahibi olan kadındı. Çiftlik ona ablasından kalmıştı. Ablasına da kocasından… Sadece miras olarak bakmamıştı ama çiftliğe kadın. Orayı tümüyle benimsemişti. Atları teker teker kardeşleriymişçesine sevmişti. Astronot adam ise bir defa dahi uzaya çıkmamıştı. Çocukları eğitiyordu ve bu ona yetmiyordu. İlle de uzaya çıkması da gerekmiyordu. Yalnız kalacağı bir yer istiyordu. Uzay boşluğu gibi… ve yalnız olmadığını bilmek istiyordu. Uzaydaki galaksilerin ve olası hayatların varlığını bildiği gibi… Zaten onun için astronot olmak istemişti. Öğrencilere bir şeyler öğretmek isteseydi öğretmen olurdu herhalde değil mi? O …
07.11.2017
Evinden çıkmak dahi istemiyordu ama mecburdu. Karnını doyurmak zorundaydı. Dış kapıyı üç kere kilitledikten sonra bezmiş adımlarla kendisini sokağa sürükledi. Bir yandan da saldırıya uğrarsa karşı koyacak gücü olup olmadığını sorguluyordu. Keşke daha erken, henüz gücü kuvveti yerindeyken çıkmaya cesaret edebilseydi. Sağ ayağının ucunu ağır kapıdan çıkarır çıkarmaz bir kadın çığlığı çalınmıştı kulaklarına. Yine yol ortasında tecavüz ediliyordu kadının birine. Gözlerini bile kaçırmadı; çünkü kaçırdığı yerde daha kötüsünü görme ihtimali çok fazlaydı. İşte, bir çocuk kendisinden küçük bir çocuğu yere yatırmış, hem küçük çocuğun olması muhtemel olan bir ekmeği yiyor hem de çocuğun üzerinde tepiniyordu. Birazdan da ona tecavüz ederdi …