04.11.2023

Üç boyutlu yazıcının haznesinden adımımı beton zemine atar atmaz hemen, aynaya bile bakmadan mutfağa koştum. Dönüştüğüm vücuda uyum sağlarken harcadığım enerji yüzünden bitkin düşmüş, acıkmıştım. İşlemden sonra aç olmam son derece doğaldı. Kolay değildi, makine baştan aşağı inşa ediyordu bedeni. Eh, beden enerji kullanmak için bir şeyler tüketmeliydi. Bu gün son kez çıkacaktım bu makineden. Sonunda işi bırakıyordum. Epeyce gıda istiyordu bu defaki Beden. İri yarıydı. Erkekti. Ayrıntılı bilgi edinmek için yemeğimi bitirdikten sonra boy aynasına bakacaktım. Bana sadece içinde ölü insanın DNA’sı bulunan cam bir tüp verirdi. Tüpü yazıcının haznesine atar ve makineye girerdim. Sonra birkaç saatlik bir uyku …

Okumaya Devam Et

13.04.2023

Hücremde ayaklarımı uzattım. Daracık, pis ve karanlıktı ama en azından ayaklarımı uzatmak istersem yerim vardı. Pisliğimi boşaltabileceğim dipsiz gibi görünen bir delik olduğu için her fırsatta şükrediyordum. O iğrenç olmakla birlikte hayat kurtarıcı olan delik arkamda kalmıştı. Kokusuna alışmıştım. Ama yemeklere bir türlü alışamıyordum. Gardiyanların öldürdüğü böcek ve farelerle besleniyordum. Her defasında bana pis pis gülerek ortalarda öldürülecek böcek ve sıçan olması için dua etmemi söylüyorlardı. İyi ki zehirlemiyorlardı onları. Haşere öldürmek can sıkıntılarını geçiştirmek için tek spordu ne de olsa. Tek mahkûmları bendim. Bana istediklerini yapabiliyorlardı. Tecavüz edemeyecekleri kadar kirli değildim. Her tecavüz öncesi ve sonrası hortumla yıkıyorlardı. Kurtulmak …

Okumaya Devam Et

11.12.2018

Hücresinde sadece ayakta durabiliyordu. Ha bir de yukarıdaki demire asılarak bir nebze de olsa ayaklarını rahatlatma imkanı bulabiliyordu. Hatta dinlenmek için ayaklarından ve kollarından iki büklüm bir şekilde kendisini asıp öylece uyuyordu. Bir at değildi nihayetinde. Bir yarasa olmak daha kolaydı. Bir yarasaya öykünmek… Hem karanlıktı da… Bir at gibi koşamazdı ki ayakta durup uyuyacak gücü olsun. Böyle bir ceza uygun görmüştü ona büyükler. O da çaresiz, çekmekteydi. Yemeğini bile ayakta yiyordu. tuvaletini bile… Çömelemiyordu ki, yer yoktu… Kendisini temizleyemiyordu. Daha doğrusu kendisini ancak iki büklüm olduğunda belli bir oranda temizleyebiliyordu. Direğe kendisini iki büklüm asabilmek bile saatlerini alıyordu düşünün. …

Okumaya Devam Et

02.12.2018

Aptal insanlara zinhar tahammülüm yoktur. Etrafımda onların olmasını istemiyorum. Düşünmek için bir tek sinir hücresinin bir tek telini başka bir sinir hücresinin bir teline bağlamaya üşenen insanla benim ne işim olabilir ki, söyleyin bana. Bir insanın ırkı, dili, bilmem neyi ne olursa olsun; ama aptal olmasın… Zekası geri olan insan dahi elindeki düşünebilme kabiliyetini kullanıyorken… Hem zeka nedir? Geri olsa kaç yazar? Bazen birisine uymak için kafamı çalıştırmayıp onu onayladığımda kendime, inançlarıma hakaret ediyormuşum gibi gelir. İşte o zaman etrafımdaki insanları çok iyi seçmem gerektiğini düşünürüm ama bunun için hiçbir şey yapmam. Bu da benim aptallığım. Gerçi ne yapabilirim ki? …

Okumaya Devam Et

26.06.2018

Kırmızının zıddı nedir? Kanın zıddı yani? Yara kabuğu mu? Yani koyu kahverengi mi? Öyle olsa bile kanın kurumuş hâli nasıl onun zıddı olabilir? Aslında… Ondan başkası da olamaz herhalde. Bir şeyin zıddı kendisinin olmayışıyla açıklanıyorsa, kendisiyle açıklanıyordur aslında. Kanın zıddı, yani kanın zıddı olacaksa o da kanın kurumuş hâliyle, yani yara kabuğuyla açıklansa tuhaf karşılanmaz. Oksijenini almış damarlara gönderirken kırmızı olan kan, bir yara yüzünden dışarı fırlayıp daha çok oksijen almasıyla bir kat daha kızarır. Kendi halindeyken bir şekilde kendisine ve oksijen taşıdığı hücrelere yetmektedir işte. Oysa açık havadaki fazla oksijen her şeyi bozmuştur. Gerçi aslında suç oksijende değildir; Ne …

Okumaya Devam Et

21.01.2018

Kalın parmaklıklar arasında, açıktaydı. Herkesin onu her an izlemesiyle cezalandırılmıştı. Şehir meydanının tam ortasındaydı hücresi. Tek hücre onunkiydi. Bu cezaya çarptırılan tek kişi o olmuştu tarih boyunca. Tuvaletini dahi oradaki bir kovanın içine yapmak zorunda bırakılmıştı. Kova, içindeki taşmadan boşaltılamazdı. Yasaktı… Tuvaletini yaptığında dahi göz önünde olması, kırk yılın başında onu hortumla yıkarlarken ya da uyurken insanların bakışları altında olması alışıldık bir şey miydi merak ediyordum. Hiç karıncalanmıyor muydu vücudu bu bakışlardan, bilmek istiyordum. Her an şehre yeni insanlar geldiğinden, bir an bile gözler üzerinden ayrılmıyordu. Kaldı ki, şehrin sakinleri dahi sadistçe bir merakla her meydandan geçişlerinde onu izlemekten kendilerini …

Okumaya Devam Et