14.06.2023

Uçuşan tüyler arasından bir kuş kondu eline. Kuş çırılçıplaktı. Sanki havada bir yerde tüylere izin vermeyen bir bölgeden geçmişti. İnce bir tüy bile yoktu üzerinde. Bu hâldeyken çok kötü görünüyordu. Çok kötü! Sanki uzaydan gelme bir yaratıktı. Oysa basit bir karatavuktu bu. Ve ötüyordu. Çiftleşme çağrısını haykırıyordu. Yok, aslında haykırmıyor, cıvıldıyordu ama bu tüysüz hâliyle insana umutsuzca haykırıyormuş gibi geliyordu. Kuş ondan korkmuyordu. Elindeyken ötebilecek kadar rahattı. Kuş tüyleri alınınca korkmayı da unutmuştu sanki. Yok, başka çaresi yoktu. Kanatlarındaki tüyler olmadığı için uçamıyordu. Şimdi anlamıştı bu cesur görünen hareketinin sebebini. Acaba radyasyona mı maruz kalmıştı? Bulaşıcı bir şey miydi? Bu …

Okumaya Devam Et

11.06.2023

Özgürlüğün tadına varan bir tohumsun. Kendini, ne olacağını belirlemen için bir fırsat verilmiş sana. Tam şimdi. İstediğini olabilirsin. Hiçbir şey bile… Evet, hiçbir şey olmamayı da seçebilirsin. Bunu yapma özgürlüğün var! Düşünebiliyor musun! Sen… Ne olmak istiyorsun? Bir çift vakumlu antene benzeyen uzantı ve plazmadan oluşan bir merkezden ibaret olmayı seçtin. Evet bunu yaptın? Neden? Fark etmeyi ve değişebilir olmayı istedin çünkü. Fark ettiğin şeye göre değişebilmeyi…

Okumaya Devam Et

05.01.2019

Onu severdim; çünkü hayatı hepimizden fazla ciddiye alırdı. Bir filozof edasıyla değil, ya da bir serserinin sahte umursamazlığıyla… O hayatı ciddiye aldığını dahi göstermeyecek kadar mütevazı bir tavırla yaşardı. Gözlerindeki, sesindeki; en önemlisi davranışlarındaki incelikten anlardım. Onun gibi insanlar nadirdi ve dahası, sözgelimi bir elmas gibi değerliliklerini ıspatlayacak şekilde ışıldamıyorlardı. Daha çok, bir yonca ormanındaki dört yapraklı bir tek yoncaydı o ve onun gibi insanlar. Tüm yoncaların yapraklarını kontrol edemezdiniz, eğer otçul bir yaratıksanız umurunuzda olmazdı zaten; direkt yerdiniz. Ya da büyük bir canlıysanız basardınız. Bu normaldi, bunda kızacak bir şey yoktu. Siz bastığınızda eğilse de; sonra yine dikilip yapraklarını …

Okumaya Devam Et

22.10.2018

Bülbül ötüşünü duydunuz mu hiç? Yok, bülbül ötüşünün ne kadar harika olduğunu duydunuz; gülle olan muhabbetini işittiniz biliyorum. Ben gerçekten bülbülün sesini duyup duymadığınızı merak ediyorum. Ya da duyduğunuz kuş seslerinden hangisinin bülbüle ait olduğunu bilip bilmediğinizi… Ben bilmiyordum, işitmemiştim. Belki, hatta kesinlikle duymuştum; ama işitmemiştim işte. Hiç de merak etmemiştim bülbülün sesini. O benim için sadece benzetmelerde kullanılacak bir sözcük, bir kavramdı. Kavram olacak kadar dahi gelişmemişti zihnimde. Oysa kim bilir kaç defa kullanmıştım onu benzetmelerimde. Aşık olduğumda, okuduğum bir aşkı anlatışımda ve daha bir sürü şeyde…. Bunu nereden mi çıkarmıştım? Oğlumun, kendi küçük oğlumun, sapanla bir kuşu vurduktan …

Okumaya Devam Et