Bir gün onun sesini tekrar duyarsam… Ne yaparım o zaman? Adını defalarca söyledim, sesini hafızamda defalarca oynattım, defalarca canlandırdım burnumda kokusunu… Sonra bir kayıt vardı bir yerlerde, onu çaldım sesini unutmadığımdan emin olmak için. Yüzüne baktım, yani resmine… Biraz içim sızlasa da eskisi kadar yanmadı ruhum, kavrulmadı. Ama… Ya bir daha karşılaşırsam? Geçen zaman onu ya unutturmamışsa da; hayatta kalma içgüdüm, her gün ruhumun parçalanmamasını sağlayan emniyet kilidi kendisini kilitlemişse benden habersiz ve onu gördüğümde kilidin şifresi çözülürse de… Ya oğlu ya! De oğlu de! Ah olu Ah! Vah oğlu vah! Yeter ulan! Nereden çıktı da ben bu kadını yine …
Etiket: zaman
03.04.2019
Büyümek gerçekten zor mudur? Ergenliğe girdiğimde bunu düşünüyor, kimsenin beni anlamadığına inanıyordum. O gün tramvayda yaşlı bir adamla karşılaştım. Adamla konuşurken bir de baktım, ergenlik sıkıntılarımı anlatıyorum ona. Bekledim… Bekledim… Bekledim… O meşhur; “bizim zamanımızda…” diye başlayan cümleler gelmiyordu bir türlü. Sadece: “benim zamanım yoktu,” dedi tüm vakarıyla. Düşündüm… Benim zamanım vardı; çünkü sadece düşünüyor, hiçbir şey yapmıyordum.
29.11.2018
Bir yanardağın içindeki yuvasından çıktı. Biraz dolaşacak, görünmezliğinin yasını bir gün daha tutacaktı. Ölümsüz yaşamında, bir günün herhangi bir önemi yoktu elbet ama hep gözleyip hiç görünmediği insan alemi için önemli bir zaman dilimiydi gün. Evet, o bir cindi. Bazı insanların kullandığı tabirle bir üç harfli… ki o ‘üç harfli’ tabirini yeğlerdi. Kendi kendisine bir oyun oynardı. “Cin” değil de ‘aşk’ demek istemiş gibi yapardı birisi kendi cinsleri için ‘üç harfli’ dediğinde. Mutlu olurdu o zaman. Cinci olduğunu söyleyen hiç kimse onu görmemişti. Yalan mı söylemişlerdi? Yalan falan bilmezdi onun cinsi oysa. Onun için tuhaf gelirdi insan ilişkileri ona. Yine …
11.10.2018
Zamanlar öncesinden gelen, gerçek dışı bir adama aşık olmuştum bir zamanlar. Bir kadının yarattığı bir adama… Başka bir zaman, yine zamanlar öncesi bir adama aşık oluvermiştim ve yine gerçek dışıydı. Bu kez onunla konuştum. Çok konuştum… Kimseye anlatmadığım şeyler anlattım ona. Hiç kimseye anlatmayacağım. Anlatmak mümkün olsa ve kimse beni yargılamayacak olsa da bazen aşk anlatılmaz. Anlatmak en büyük ihanettir bazen… Sonra, artık büyüdükten sonra, gerçek insanlara aşık olmaya başladım. İşte ondan sonra, dik bir yokuşun inişine gelmişçesine, tuhaf bir boşluktan düşmeye başladığımı hisseder hâle gelmiştim nedense. Oysa gerçek canlı olmalıdır öyle değil mi? Değildi işte. Gerçek, canlı falan değildi. …
06.09.2018
Kendi ellerimle yaptığım hindistan cevizli çikolatamı yerken onu düşünüyordum. Tuhaf kişiliğini, dolayısıyla da tuhaf amaçlarını… Astronomi okumasına rağmen, belki de bunun için zamana, zaman kavramına takmıştı. ‘Hora Usta’nın Yeri’ adlı dükkanında, bizzat ürettiği, oradan buradan bulduğu, tasarlayıp bir yerlere ürettirdiği binbir çeşit, vintage, retro, zaman ötesi… her zamana göre ürünler satardı. Bir antikacı dükkanı demek buradan beklentileri değiştireceğinden, burayı zaman temalı bir dükkan şeklinde tanımlamayı uygun bulduğunu söylerdi her fırsatta. Yaptığı bu iş, sattığı bu şeyler, okuduğu ve okumakta olduğu branşla pek ilgisi yokmuş gibi görünse de burası, onun hayallerindeki sahip olacağı şeyin küçük bir simülasyonuydu bir nevi. Zamanlar arası …
03.09.2018
Bazen birisiyle, rastgele birisiyle sohbet ettiğimizde onunla çok eskiden beri tanıştığımızı zannederiz. Heyhat… Bu çoğunlukla sadece bir zandan ibarettir. O zamanın başlangıcından, en azından bizim hayatımızın başlangıcından beri bizi tanıyordur sanki. Diğer yandan da bizi hiç tanımıyordur. Onun yanında kendimizi göstereceğimizi çünkü onun zaten bizi tanıyıp bildiğini düşünürüz. Yanında özgür olduğumuzu, zannederiz. Ne var ki, kısa süren bir özgürlüktür bu. Tanımak istediğimiz an bozulacak türde bir özgürlük. Çünkü o zaman hakkımızda ne düşüneceğini umursadığımız an başlamaktadır. İşte onunla da öyle bir anı yaşamıştık. Benden yaşça büyüktü ve bir şehirlerarası otobüste seyrederken tanışmıştık. Bir molada… Sonra da diğer molalarda sohbetimize azar …
16.07.2018
Son gülen olmak, son sözü söylemek, son anına kadar … yapmak, ya da olmak… Son… Son… Son… ah! Bu insanlar bilmez midir ki, ilkin olmadığı yerde son da olmaz. Bilmezler mi ki, zaman sadece saatlerdedir… Güneş, ay ya da gezegenlerde bile değildir zaman. Onlar bile bilir, söndükleri an yanacaklarını ve bu anın hiç kadar az bir an olduğunu ve her şeyin hep böyle olmaya devam ettiğini… “Hiç” ile, hiçlikle aramızda bir kıl payı mesafe olduğunu ve her defasında, yani hiçbir defasında o mesafenin aşılmayacağını; ama aşılmadığında bile hiçin, hiçliğin bize şah damarımızdan da yakın olduğunu. Bunları düşünürken; son yudumumu da …
05.07.2018
İstikrarla istikrar aradığını fark edince, aslında istikrarlı bir şey yaptığını, istikrarı bulduğunu fark edip istikrar aramaktan vazgeçti. İşte o an, istikrarla yaptığı hiçbir şey kalmadı.
18.12.2017
Penceremden görüyordum onu. Rengarenk yamalı paltosu, yeşil şapkasıyla her gün başka bir şey satıyor olurdu penceremin altından geçerken. Her gün de sattığı ne olursa olsun alırdım. Önce durdururdum. Apar topar, terliklerimle çıkardım sokağa ve yanına giderdim. Sakin sakin beni beklerken bulurdum. Artık penceremin önüne geldiğinde yavaşlar, hatta durup sesini yükseltir olmuştu çağıracağımı bildiği için. Eğer onu fark etmeyeceğim tutarsa, ki bu hiç olmamıştı, ama insanlık hali, böyle bir şey olursa dahi sesini duyurmak için bağırırdı avazı çıktığınca. Ne satmamıştı ki! Balık, domates, karpuz, terlik, simit, midye, kolye-küpe, çanta, pantolon, ayakkabı, çorap, dizlik… Bunlar için her gün başka bir şey uydururdu. …