“Ablam sigara iççen mi?” Sigara içmem, sevmem de. Adamın elindeki de eskinin uzun Samsun’u ayarında olan Samsun 216. Hem kokusu ağır hem de ciğerlere olan yükü. Taksideyim. Apar topar bindiğimden şoförün yanına oturuverdim. Evet, sigara içmiyorum ama… Kendimi şoförün dost elindeki paketten bir tane çekerken buluveriyorum. Usta bir yankesici gibi, neredeyse pakete ve diğer sigaralara hiç sürtmeden çekiyorum hem de. Dolu bir paket bu, içinden sadece bir tane alınmış. O da şoförün ağzında. Benimkini sayarsan iki. Neden alıyorum o sigarayı? Şoför yanan çakmağı sigaranın diğer ucuna uzatıyor. Bir hamlede uzun bir nefes çekiyorum, öksürmüyorum. O sigarayı neden aldım? Sigarayı çektiğimde …
Etiket: şoför
02.06.2023
Taksi yine geç kalmıştı. Her gün iş çıkışı taksiye binmek aslında hiç benim yapabileceğim bir şey değildi. Fazla kazanmıyordum çünkü. Yine de sadece bir taksiye binmek istediğim için yapıyordum bunu. O da bana hiç taksimetrede yazan ücreti söylemezdi. Sırf onunla aynı arabada, aynı müziği ve o müziğe eşlik eden aynı huzur dolu sessizliği solumak için yapardık bunu. O hep aynı saatte, aynı yerde beklerdi. Bugün dışında sadece bir kez geç gelmişti. Onun için biraz daha bekleyecektim. Hiçbir şey sormadığım o adama, sadece vereceğim ücreti söylerken, yani sadece para konuşurken duyduğumdan belli belirsiz hatırladığım sesi ve yüzüyle o adama, neden geç …
09.05.2023
Sabah hafifçe uyanmalı insan. Yüzünü yıkadı mı üzerinde olan az biraz ağırlık uçup gitmeli suyla. Oysa ben… Kimse, bizim hatun bile görmez ama ben koskoca otobüsle uyur kalkarım. İncecik kadın nasıl ezilmez otobüsün altında şaşarım. Nasıl sığar küçücük o yatağa koskoca otobüs? Kalktığımda yataktan ağır ağır kalkarım. Manevra yapmaya çalışır gibi. Tavandan sekeceğimi, evi yıkacağımı sanırım. Üzerimde bir otobüsün olduğuna, o koltukta çakılı olduğuma işte bu kadar inanırım. Bakın, mantıksızlık falan değil bu. Uydurma, hayal etme falan da değil. Nasıl anlayabilirsiniz ki? Siz mi anlayacaksınız beni? Eğer bugün o herif bana “Acele etsene be adam!” demeseydi… Belki bir on yıl …
02.06.2018
Vızır vızır geçen arabaların arasında yavaş yavaş yürüyordu. O kadar sakindi ki, onu o arabaların arasında görenler, bir deniz kıyısında yürüyüş yaparcasına yürüdüğünü gördüklerinde, gerçekliğin ikiye bölündüğünü düşünüyorlardı bir anlığına. Bir anlığına, gerçeklik iki ihtimale bölünüyordu. Bir ihtimalde arabalar varken diğer ihtimalde de genç kadının sakin yürüyüşü vardı ve iki ihtimal aynı sahnede var olamazdı. Gerçekliğe ters düşüyordu bu hengamede bu sakinlik ya da bu sakinlikte bu hengame. Ve zaten, nasıl oluyordu da arabalardan birisi olsun kadını ezmiyordu? Nasıl oluyordu da kadının gözü bile seyirmiyordu. Kör ve sağır olsa bile derisi arabaların oluşturduğu rüzgarda ürperir, burnu arabaların egzoz kokularıyla seyirirdi.. …