27.07.2023

Birinci bölüm

İkinci Bölüm

Evet, gerçekten de akıllı, zeki ve duyarlıyım. Onun gibi değilim. Duygusallığın içine gömülerek gerçeklerden kaçmıyorum. Kendimi düşünüyor, kafamı çalıştırıyorum. Yaşamaya çalışıyorum yani. Hayatta kalmaya ve iyi yaşamaya…

Onun gibi değilim ben. Bana sorarsanız duygusallık ya da ne bileyim işte… romantiklik lüksten ibaret. Başka ne olabilir?

“Akıllı ve zeki bir kadın olmanın laneti yani ha?”

Sesi yumuşuyor. İşte budur!

“Eh,” diyorum. Fazla konuşmanın bir anlamı yok. Bu tipler doldurabilecekleri boşlukları sever. Ona benim ne muhteşem bir kadın olduğuma inanmasını sağlayacak bir şey vermeme gerek yok, susmam ve yüzüne düşünceli gözlerle bakmam yeter.

Ha, belki gizemli birkaç söz edebilirim. Mesela:

“Onlar kelebeğin ağa gerili hâlini severler. Kaskatı olsun isterler, zamana karşı donuk olsun. Oysa onu güzelleştiren değişimidir. Bir kelebeği tırtıl ya da ölüyken sevmezler çünkü sadece gözlerinin önündekini görebilirler.”

Okumaya Devam Et

14.02.2019

Bir tırtıl beslediniz mi hiç? Ben beslemiştim. Bir dut yaprağını tüketirken ona yapışıyordu salgıladığı ipliklerle. Gövdesinin her miliminin altında bir iplikçik vardı ve yaprakla bu şekilde bütünleştikten sonra tüketiyordu yaprağı. Bir tanesini sökerek almıştım pörsüyen yapraktan. Tırtılı ezesim gelmişti. Nasıl bu kadar bağlanabiliyordu bir an sonra tüketeceği yaprağa? Ve ben, nasıl oluyordu da bağlanamıyordum bir an sonra tüketeceğim o ana?

Okumaya Devam Et

24.12.2018

Birkaç haftadır müdavimi olduğum barda oturmuştum. Şu eski para atılarak çalıştırılan müzik kutularının daha teknolojik versiyonlarından vardı. Ben de o yarımlaşamamış, sadece bozuk paranın ucunu alabilecek kadar yarımlaşmış ağzına devamlı bir liralık lokmalar tıkmak suretiyle besliyordum onu. O yarım yuvarlaklaşmaktan aciz ağzı, ben para tıktıkça büyüyüp olgunlaşmayacaktı. İstediğini veriyorduk nasılsa. Neden değişmeye, evrimleşmeye gerek duysundu ki? Her bir lira, üç şarkı ederdi ve ben her üç şarkı çalma hakkımı tek tercih yapmak için kullanıyordum. Eh, belki ağzı yarım yuvarlak bile değildi; ama ben ona bir verirken o bana üç veriyordu. Hakkını vermek gerekti alete. Bir toprak değildi; ama toprak olsa …

Okumaya Devam Et

19.11.2018

Yeşil bir halıdan geçerek gidiliyordu odama. Başka bir şeyin de önemi yoktu kanımca. Yerden başka bir tarafa bakmazdım. Benim de burada olmamın nedenlerinden birisi de buydu. Yatağım bile yerdeydi ve yüksekliği yaklaşık, hatta neden yaklaşık olsun, sekiz santimetreydi. Belki de bunun için, çocukları, özellikle bebekleri, pek severdim. Onları görebilirdim çünkü. Oynayışlarını, emekleyişlerini, ağızlarından akan salyayı… Severdim bebekleri. Bir göz doktoruna gitmiştim elbette. Aslında bir düzine… Hepsi gözlerimin normal çalıştığını, sorunun zihinde, ruhta olduğunu söyledi. Eh, adı üstünde… Ruh ve sinir hastanesi… Ruhun hastanesi mi olurdu oysa? Saçmalıktı bunlar. Bu yazdıklarımı yazdığım zamanlar yaklaşık on üç yıldır burada kaldığımı söyleyebileceğim zamanlar… …

Okumaya Devam Et