04.02.2020

İri yarıydı ama o kadar kibar konuşurdu ki, sanki un ufak olmak istercesine her kelimesinde bir kat daha kırılırdı. Bu kibarlıktan kırılma hali ona iticilikten ziyade sevimli bir hava veriyordu. Şu iri yarı ama nazik; ya da iri yarı ama saf insanlardan değildi o. Gereğinde hırçın da olmayı bilirdi. Kişilik değişimleri son derece normaldi. Bir tip değildi sonuçta. Ya da düşünmeyen bir sıradan insan müsveddesi… Kendisine has fikirleri vardı. Okurdu, yazardı, gülerdi… Kendisiyle alay ederdi. Onu onunla daha hiç konuşmadan sevmiştim. Şimdi de görüşmeye gidecektim. Bir sürü insanın yanında olsa da sanki bir randevuya çıkacakmışız gibi heyecanlıydım. O ise bundan …

Okumaya Devam Et

03.08.2018

Kendisine ‘hakime’ denmesinden hiç hazzetmeyen, eğer mesleğinden bahsedilecekse ‘yargıç’ tabirini tercih eden kadın, o akşam bir arkadaşının doğum gününe gitmekteydi. Orta halli insanların oturduğu bir muhitteki apartmanın kapısının önünde, haftada bir paketi ancak tüketecek kadar nadir olarak eşliğinden yararlandığı sigara paketini çıkarıp içinden bir dal alarak ağır ağır içti. Aslında oraya gitmek istemiyordu ama eski arkadaşlarıydı hepsi. Gitmezse kendisini bir parça daha yalnızlaştıracak, günbegün semiren yalnızlığı servetine servet katacaktı. Sigarasını bitirip izmariti apartmanın bahçesindeki çöp kutusuna attıktan sonra merdivenlerden bir çırpıda çıktı. Hayatının hiçbir döneminde merdivenlerden yavaş çıkmamıştı. Merdiven tırmanmak başlı başına bir eğlenceydi onun için. Kapının önüne geldiğinde bir …

Okumaya Devam Et

10.06.2018

Yavru akbaba yuvasından çıkmazsa öleceğini biliyordu. Anne ve babası gelmemişti ve tek başına kalmıştı. Diğerleri ya düşerken ya da açlıktan ölmüştü. Zaten yuvadakilerin leşlerini yiyerek hayatta kalmıştı. Kanatları da uçabilecek olgunluğa gelmişti ölen kardeşleri sayesinde. Öyleyse uçmalı, başka leşler aramalıydı. Leş yiyerek beslenmek zorundaydı yavru akbaba. Kimse onun seçimini sormamıştı ki. Zaten sorsaydı da başka bir tercihi olmazdı. Annesi söylemişti; “Herkes seni leş yediğin için yargılayacak, takma kafanı,” diye. Sesinde ezeli bir bıkkınlık vardı bunu söylerken. Gerçi çoğu zaman öyleydi. Bıkkın olmadığı zaman da öfkeli olurdu annesi. Muhtemelen her adımında, yediği her leşte yargılanmasıydı öfkesinin sebebi. Diğerlerinin yargılaması önemli değildi. …

Okumaya Devam Et