20.02.2020

İş çıkışında, her defasında, bir körü bastonuyla hızlı adımlarla yürürken görmekteydim. İstisnasız her gün acelesi varmış gibi yürürdü. Bir yere yetişmek ister gibi, yüzünde hep telaşlı bir ifade vardı. Gözleri kapalıydı ama dudaklarını büzüşü, bazen avurtlarını içine çekişi, onu yönlendiren insanlara aceleyle; “Tamam tamam…” deyişi ama yine kendi bildiğini yapışı, hatta bir defasında arkasından küfreden birisini bile umursamayışı, aslında sinirli bir tavırla o yana dönse de acelesi olduğundan boş vermiş gibi davranışı… Bir yere yetişmekteydi bu adam kısacası ve ben onun nereye gittiğini onu her görüşümde daha da merak etmekteydim. Onu izlemek istiyordum; ama bir türlü cesaret edemiyordum. Aslında rahat …

Okumaya Devam Et

14.05.2019

Sabah ezanıyla kalkmıştım. Namazımı kılıp çıktım. Bir işim ya da gidecek bir yerim yoktu. Çıkmak istiyordum yine de. Belki bir iş bulurdum. Ya da yapacak başka bir şeyler. Sabit durmakla bir şey geçmemişti elime. Tabii bir şey üzerinde düşünmediğim sürece. Yürüdüm… Saçsız ve sakalsız olsa da; yaşlı bir adama benzeyen küçük bir çocuk duruyordu yolun kenarında. Öylece dikiliyordu. Yanına gittim. Ben de dikilmeye başladım. Sabırla çocuğu bekleyecektim. Ondan bir şey öğrenmeyi… Hissediyordum! Bu çocuk farklıydı… Hiç hareket etmiyordu. Elinde küçücük bir şey vardı. Onu sıkıca tutan eli ve bunun için kasılmış kol kasları dışında gevşekçe öylece duruyordu sadece. Sonunda sabır …

Okumaya Devam Et

25.01.2019

Genç kadın, kalktığında vücudunun ağrıdığını fark etti önce. Sonra yattığı yerin sert ve soğuk olduğunu… Ardından hatırladı… Kirasını ödemediği için evinden atılmıştı. Tek başına yaşıyordu. Evi de aslında bir stüdyo daire idi. İşten atıldığından kirayı ödeyememişti. Atıldığı işse sekreterlik idi. Sırım gibi, hareketli; ama yine de tembelin teki olan patronunun her işini yapmayı artık kaldıramadığı için ters bir şey söyledikten hemen sonra kovulmuştu. Tazminatını bile vermemişti sevgili patronu. İşinden çıktığı için memnundu. Birisinin her işini yapmak ve bunu onun kendisine mal etmesi, çok can sıkıcı olabiliyordu. Ücretli bir çalışan olması her şeyi affettirebilir, doğal sayılmasını sağlayabilirmiş gibi onu ezdikçe eziyordu …

Okumaya Devam Et

12.12.2018

Genç kurt, uykusundan o iğrenç horozlu saatin, o iğrenç horoz sesiyle uyandı. Bir kere daha… İçten içe karşılıklı olarak birbirlerinden nefret edip; birbirlerine iyi göründükleri, sevgili düşmanı ve arkadaşı, Yamukpati’nin doğum günü hediyesiydi bu iğrenç saat. Kaç kere parçalamak istemiş, kendisine Yamukpati’nin edeceği alayların acılığını hatırlatarak bundan vazgeçmişti. Yamukpati onun horoz sesinden ne kadar nefret ettiğini biliyordu çünkü. Bunu bilerek yapmıştı. Her sabah karşılaştıkları zaman saati hatırlatmasından da anlayabiliyordu zaten. Güzel bir sesle uyanmakla ilgili her sabah farklı bir nükteyle karşılıyordu onu ve her defasında o yamuk suratında, yamuk bir gülümseme oluyordu. Kendisi de masum değildi. Yamukpati biçimsiz ya da …

Okumaya Devam Et

07.12.2018

Bir sabah uyandığımda bir baktım, iki yaşındaki bir çocuğun bedenindeyim. Vücudumu yokladım, ağrı sızı yok. Gerindim, kalktım, yürüdüm. Farklı basıyordu ayaklarım. Bedenim ferahtı. Sanki çimlerin üzerindeydim her daim. Toprağı, doğayı unutmamıştı henüz bedenim. Ona göre yapılan ayar, şehir tarafından bozulmamıştı daha. Şehir, kötü alışkanlıklar, keder, umursamazlık… henüz şeklini değiştirmemişti. Ah… Yüzüme dokundum. Payına düşen duman çok azdı gözeneklerimin. Yüreğimi yokladım. Öfkenin asidiyle çok az hırpalanmıştı. Hatta öfkeyi bilmiyordu bile. Dudaklarıma dokundum, çok gülmüş, çok ağlamışlardı ama hepsi de gerçekti. Yapmacığı bilmemişlerdi şimdilik. Bir tek zihnim… O eskiydi ve vücuduma, yani yeni vücuduma her şeyi hatırlatıp öğreten de o olacaktı… Oldu… …

Okumaya Devam Et

11.03.2018

Anlayamıyordum! Bir türlü anlayamıyordum! Nasıl oluyordu da her sabah tam yatağımın üstünde bir adet, istisnasız hepsi mis gibi kokan gül olduğu halde uyanıyordum? Kapı kilitliydi. Hatta olayın gerçekleştiği ilk günden sonra sürgülemiştim. Camlar da sürgülüydü. Zaten demir parmaklık vardı hepsinin önünde. Parmaklıkları da kontrol etmiştim, hepsi sağlamdı. Balkonun kapısını da kilitliyordum. Zaten üstü kapanabiliyordu balkonun ve yatmadan önce kapatıyordum. Bildiğim kadarıyla bir çilingir kapıya zarar vermeden açamazdı. Üstelik kapı sürgülüyken hiç açamazdı… Peki nasıl? Nasıl oluyordu da her sabah bir tek gülle uyanıyordum? Her defasında bambaşka bir renkte oluyordu gül. Belli bir sırayı da izlemiyordu renk değişimi. Bazen üst üste …

Okumaya Devam Et