Yalan söylüyordu bir damla olsun içmediğini söylerken. Telefonda… Hem de annesine… Oysa benim yalan söyleyemediğim belki de tek kişi annemdi. Sevdiklerime yalan söyleyemezdim. Olmazdı bu iş. Bu adamla yaşanmazdı. Değil bir ömür, bir gün bile zor geçerdi. Bir yıl bittiğinde çoktan saçlarım ağarmış olurdu sıkıntıdan. Emindim bundan. Yalan söylediği için mi? Yoo, tek nedeni bu değildi. Ellerimizde birer kadeh şarap, bir yerde oturuyorduk. Kapıyla karşı karşıyaydım bakacak bir şey olsun diye. O da benimle aynı nedenle, arkamızdaki masada oturan bir kadınla karşı karşıyaydı. Yok, kıskanç biri olduğumdan ya da öyle olsam bile onun ne yaptığını önemsediğimden değil, kadıncağıza baktığını gizlemeye …
Etiket: ayak
04.05.2019
Uçsuz bucaksız bir denizin üzerinde yürüyen bir çocuğun görüntüsü bir türlü gitmek bilmiyordu zihninden. Yürürken, konuşurken, yemek yerken, uyurken, tuvalete giderken… Çocuğun cinsiyeti belli olmasa da yüzü ve ayakları gayet net görünmekteydi. Ayakları uzun ve inceydi iki uçlarından, parmak ve topuklarından bir elle çekilmiş gibi. Yüzü de uzundu; ama alnı ve çenesi görece genişti. Gözleri kapalı olduğundan renkleri belli değildi. Hamileydi üstelik. Öyle sanıyordu ki, çocuğu rahmine düştüğünden itibaren başlamıştı her şey. … Bebekler doğduğunda, birisi kız birisi erkek iki bebek dünyaya getirmişti, ikisi de zihninde gördüğü bebeğe benzemiyordu. Bir kere ikisi de esmerdi. Zihnindeki çocuk bembeyazdı. Yüzlerinin benzeyip benzemeyeceğini …
08.02.2019
Kazara bir insan öldürmüştüm. Geçerken… Öylesine bastığım bir zemin, onun tam gırtlağı olunca, ayağımın altında bir şeyler kırıldığını hissettim önce. Çok acelem vardı… Bunun tek açıklaması buydu. Neden ayağımın altından çekilmemişti ki? Pençeli botlarımla öldürmüştüm onu. Çok, sanıldığından da çok .kolaydı demek insan öldürmek. Bir böcek öldürmekten farkı yoktu.
28.01.2019
Ölmüştün; artık geri gelmeyecektin; ama seni görmek istiyordum. Tam boy bir fotoğrafına bakarak ve kendimden bir şeyler de ekleyerek tam boy bir heykelini yapacaktım ve stüdyo dairemin tam ortasına yerleştirecektim. Önce demir ve tellerden bir armatür yapmalıydım. Hurdacıya gittim ve bir sürü demir aldım. Elektrikçiden bir sürü bakır tel… Kaynak makinesi de kiraladım kiralık ekipmanlar bulunduran bir yerden. Demirler kir pas içindeydi. Temizleyip pırıl pırıl parlattım onları. Heykelin içinde olacaktı ve görünmeyecekti ama ben bilecektim kirli olduklarını eğer temizlemezsem de içten içe vicdan azabı duyacaktım. Demirleri birbirlerine kaynatarak, telleri aralara dolayarak; seninle, vücudunla hiç ilgili olmayan, her heykelde bulunacak olan …
22.01.2019
Sandalyesine iyice yaslandı. Bir çocuk gibi, ön ayaklarını havaya kaldırdı, neredeyse arkaya düşecekmiş gibi… Kaldırdı, indirdi. ‘tak…’ Bir daha… Bir daha… Düşünüyordu ve o düşünürken böyle yapardı. Kıyıda hissetmenin aklına fikirler, yeni fikirler getirdiğini onlarca kere tecrübe etmişti. Bir senaristti. Bir ekibin yapacağı işi tek başına yapardı. Zengin bir adam olduğu için, sadece kendi senaryolarını oynattığı film ve diziler bulunan bir kanalı vardı. Üretken bir zengindi o. Kimseye hesap vermez, riskini kendisi alır ama korkmazdı. Hayalperest, üretken bir zengin adam. Geçindirecek bir ailesi, yani ayak bağı bulunmayan… Bu kez çok daha önemli bir şey üzerinde çalışıyordu. Onun için riski biraz …
07.12.2018
Bir sabah uyandığımda bir baktım, iki yaşındaki bir çocuğun bedenindeyim. Vücudumu yokladım, ağrı sızı yok. Gerindim, kalktım, yürüdüm. Farklı basıyordu ayaklarım. Bedenim ferahtı. Sanki çimlerin üzerindeydim her daim. Toprağı, doğayı unutmamıştı henüz bedenim. Ona göre yapılan ayar, şehir tarafından bozulmamıştı daha. Şehir, kötü alışkanlıklar, keder, umursamazlık… henüz şeklini değiştirmemişti. Ah… Yüzüme dokundum. Payına düşen duman çok azdı gözeneklerimin. Yüreğimi yokladım. Öfkenin asidiyle çok az hırpalanmıştı. Hatta öfkeyi bilmiyordu bile. Dudaklarıma dokundum, çok gülmüş, çok ağlamışlardı ama hepsi de gerçekti. Yapmacığı bilmemişlerdi şimdilik. Bir tek zihnim… O eskiydi ve vücuduma, yani yeni vücuduma her şeyi hatırlatıp öğreten de o olacaktı… Oldu… …
24.09.2018
Ayaklarımı yere deli gibi sürtsem de çıkmıyordu. Çürümüş çiçek artıkları çıkmıyordu! Bir çiçekçiydim ve insanların aşklarını, sözde aşklarını, arttırmak için, binlerce bitkiyi öldürüyor, sonra da leşleriyle uğraşıyordum. Bir de vejeteryandım. Ne yaparsam bitkilere yapıyordum yani. Sonra da mutlu oluyordum; çünkü mutlu ediyordum hesabımca. Bir dükkanım vardı. Binanın her yerini çiçekler kaplamıştı. Öleceğini bilen çiçekler, yaşatılacağını uman ama sonunda ihmalkârlıktan ölmeye gidecek olan, bazen de gerçekten yaşatılan çiçekler…
24.08.2018
Köy köy, şehir şehir, ülke ülke gezen bir masalcıyım ben. Aslında sadece bir masalcı değilim, bir anlatıcıyım. Bir anlatıcı olmakla da kalmıyorum… bir…. aynalı temaşacıyım desem tuhaf gelecek ama öyleyim. Temaşa eder, temaşa ettiklerimi yansıtırım öylece. Ben yokumdur. Cinsiyetsiz bir sesim, şarabı da ayranı da ne bileyim, tekilayı da içtiğimde aynı tepkiyi veren bir vücudum, şiire de kavgaya da sevişmeye de aynı tepkiyi veren bir ruhum vardır. İşte ben buyumdur. Bir ben var mı; ona bile emin değilimdir hatta. Ben yeryüzüymüşüm, yok yok, havaymışım gibi gelir hep. Hani hava sesi ve ışığı iletir ya, işte ben de insanlara temaşa ettiklerimi …