26.08.2019

“Metropollerde her şey var mıdır?” Bunu soran, on üç yaşında ilk defa bir metropole ayak basmış bir kız çocuğuydu. “Tabii ki,” “O zaman insanlar neden cam bardaktan su içerler? Ağaçtan olma su tası varken neden cam bardak? Bu su kokmuyor ki, hiç kokmuyor!” “Su kokmaz zaten. Hem ne kokacaktı ki?” “Çam…” “Çam mı? Cam bardak çok sağlıklı. Bunda iç işte suyunu.” … “Aaah! Param parça oldu işte, kırıldı.” … “Dur elin kesilecek! Ben toplarım…” … “Elim!” Suyunu başka bir bardaktan içse de teselli bulamamıştı çocuk. Uyumadan önce göğe baktı, belki babasının söylediği gibi gökteki yıldızlardan biri onların gözlerinin ferini ona …

Okumaya Devam Et

10.02.2019

“Dandini dandini dastana Danalar girmiş bostana Kov bostancı danayı Yemesin lahanayı. Bahçeye kurdum salıncak Eline de verdim oyuncak Şimdi baban gelecek Sakın kırma yumurcak…” Sonra hiç durmayacak, sona ermeyecek gibi gelen bir… “eeee eeee eeee ee Pişşşşş pişşşşş pişşşşş pişşş…” Benim bebeğimdi, oğlumdu, kanımdı, canımdı… Gelgelelim nefret ediyordum ondan. Can yoldaşım, karım artık benim değildi. Bana güzel sözler şakıyan o canım ağzı, artık sadece ona ninniler söylemek için açılıyordu. Bundan böyle o yumuşak sesin muhatabı değildim. Yani… çoğu zaman değildim… Kedileri çok iyi anlıyordum. Yavrularını bir güzel, afiyetle yiyişlerini… “Çamlıbel’den çıktım yayan Dayan ey dizlerim dayan, Kardaş atlı bacı yayan …

Okumaya Devam Et

26.08.2018

Yıllardır içinde büyüttüğü hayali, sonunda gerçekleşmişti. İşte Japonya’daydı. Ne gerekiyorsa yapmıştı. Tek başına, yanında kimse olmadan; amacına ulaşmıştı. Braillein, otomatik makinelerin ve düzgün sarı çizgilerin ülkesine. En çok da braille… Kendi yazısı her yerdeydi işte. Elleriyle okuyordu; çünkü Japonca biliyordu. Buraya gelmeden yıllar önce öğrenmişti. Ona düşeni yapmıştı. Hatta gelmeden önce bir iş bile ayarlamıştı. Burayla ilgili kötü şeyleri de kabullenmişti. Yalnızların ülkesi Japonya, meyve fakiri Japonya, canı çeyrek kokoreç çekse yiyemeyeceği Japonya, yabancıları kolay kolay kabullenmeyen, onları küçük bir çocuk yerine koyan, ciddiye almayan Japonya, bir kafede tanışıldığında; seni aramak, tekrar görüşmek için binlerce söz verip birini bile tutmayan …

Okumaya Devam Et

11.07.2018

Bir yüze, bir bedene bürünmek mümkün olabilseydi… Yani istediğimiz bir yüz ve bedene… Ben en akılda kalmaz olanına bürünmek isterdim. Her şeyim silik olsun dilerdim. İnsanlar beni fikirlerimle kafalarına alabilirlerse, işte ancak o zaman görünür olabilmek için. Tıpkı bir hayalet gibi.., hayal edebildiklerinde görünmek isterdim. Gerçek olan beni zihinlerinde canlandırabildiklerinde. Eksikliklerim ve fazlalıklarımla. Eksikliklerimi gidermek, fazlalıklarımdan alabilmek için… Kül Kedisi masalındaki peri, keşke bana uğrasaydı. İşte o zaman ondan gece yarısına kadar bu şekilde silik olmayı dilerdim herhalde. O zaman camdan bir ayakkabı düşürmeme gerek kalmazdı. Eğer beni görürse… Yeterdi işte… Gerçi, ben bir erkek olduğum için… Ne fark eder …

Okumaya Devam Et

11.03.2018

Anlayamıyordum! Bir türlü anlayamıyordum! Nasıl oluyordu da her sabah tam yatağımın üstünde bir adet, istisnasız hepsi mis gibi kokan gül olduğu halde uyanıyordum? Kapı kilitliydi. Hatta olayın gerçekleştiği ilk günden sonra sürgülemiştim. Camlar da sürgülüydü. Zaten demir parmaklık vardı hepsinin önünde. Parmaklıkları da kontrol etmiştim, hepsi sağlamdı. Balkonun kapısını da kilitliyordum. Zaten üstü kapanabiliyordu balkonun ve yatmadan önce kapatıyordum. Bildiğim kadarıyla bir çilingir kapıya zarar vermeden açamazdı. Üstelik kapı sürgülüyken hiç açamazdı… Peki nasıl? Nasıl oluyordu da her sabah bir tek gülle uyanıyordum? Her defasında bambaşka bir renkte oluyordu gül. Belli bir sırayı da izlemiyordu renk değişimi. Bazen üst üste …

Okumaya Devam Et

18.11.2017

Balkona çıktı. Dizi dizi çiçek saksılarının arasından geçip içlerinden birisinin önünde durup elini toprağa daldırdı. Toprağın yere dökülmesini umursamayarak eşelemeye koyuldu. Aradığını bulamayınca toprağı avuçlayıp balkonun dışına atmaya başladı. Bir menekşe vardı saksıda. Menekşenin yapraklarından biri kırılıp elinde kaldı ama o umursamamıştı bile. Sonunda bir poşet içine sarılmış sert bir cisim çıkardı topraktan. Poşetin tozunu silktikten sonra düğümü açtı ve içindeki çakmağın düğmesine bastı. Çakmaktan bir anahtar fırlamıştı. Bir kasanın anahtarı… Çakmağı çöpe attı ve apar topar kasanın bulunduğu bankaya yollandı. Görevli nezaretinde kasayı açıp içinde bulunan tek şeyi, yeşil bir klasörü aldı ve evine geri döndü. Sonunda kararını vermişti. …

Okumaya Devam Et