19.03.2020

Tutkusu olan insanları severim. Tutkusuz insanlar ruhsuz bedenlere benzerken tutkulu insanlar bir kamp ateşi gibidirler. Ruhları olan bedenlerden çok daha fazladırlar. O da öyleydi. Tutkuluydu benim gibi. Yani ondan benden daha tutkulu olduğunu düşündüğüm için hoşlanmamıştım. Tutkusuyla tutkum birbirlerine benzediği için hoşlanmıştım. Daha büyük bir kamp ateşi olabilmek için birleşmek istemiştim onunla. Yaşamayı bildiği, onu benim yaptığım gibi icra ettiği için sevmiştim onu. Tutkumu söndürmeye çalışmadığı için rahat etmiştim yanında. Değiştirmek istemeyeceğim biri olduğu için… Onunla birlikteyken tutkusuz insanlarla alay etmek istiyordum. Onları ısıtacak kadar yanlarında olmak, belki içlerindeki kıvılcımı büyütmek, belki de bedenlerini tekrar doğsunlar diye alaylarımızla yakmak için… …

Okumaya Devam Et

15.10.2018

Geldiğini, çok uzaktan aldığım karanfil kokulu parfümü ile anlıyordum. Kalbim kalp olduğunu anımsıyordu o zaman, atmaya başlıyordu son hızla. Sanki o olmadan çarparken sadece gelişi için idman yapıyordu. O kokuya onun dışında kimsede rastlamamıştım çok şükür. Eğer rastlasaydım kalbim şaşırıp hayal kırıklığına uğrayacaktı, biliyordum. O gün, elimde bir kasa dolusu elma, bahçeden eve doğru gitmekteydim. Elmaların suyunu çıkarıp şişelemeyi, canım istediğinde içmeyi düşünüyordum. Küçük bir çiftliğim vardı ve hemen hemen tek başıma kalıyordum. Bazen uğrayan birkaç işçi ve bir veteriner olan onun dışında… Bir kadının hayvan doktoru olması, hayvanlara bakan bir kadının evime gelmesi, son derece baştan çıkartıcı görülebilirdi. Ne …

Okumaya Devam Et

24.07.2018

Bir trambolinde zıplamak… Hiçbir şey onu o kadar mutlu etmezdi. Sanki bedenini bir yere emanet edip ruhuyla sonsuz görünen bir seyahate çıkardı tramboline bindiğinde. Zaten her inişinde bir de bakardı ki bedenindeki gözleri ıpıslak… Üstelik kontrollüydü de. Olimpiyatlara girse derece alırdı. Ne önemi vardı ki bu tür şeylerin? Onca tek önemli şeyler trambolin ve kendisinin bir arada oluşu, bedenin emanet edilmesi, sonra da emanetin geri alınmasıydı. Bir gün, trambolinde fazlaca kaldı ve ruhu bedenini unuttu. İşte o gün, bedeninin de tramboline resmen buyur edildiği tek gün oldu. Ve son…

Okumaya Devam Et

08.11.2017

Göğe, daima göğe bakarken bir şeye çarpıp düşmemek bir mucize gibiydi onun için. Gözlerini çok hızlı hareket ettiriyor olmalıydı. Kendisinin dahi fark etmeyeceği kadar hızlı… Çünkü daima göğe bakardı o. Hatırladığı her şey gökte olup bitmişti. İnsanların yüzlerini bilmezdi. Bir çimenin nasıl olduğunu anımsamıyordu bile. Göğe, daima göğe bakardı çünkü. Kaplumbağanın, yılanın, kertenkelenin, solucanın… nasıl hayvanlar olduklarını merak dahi etmemişti. Yerdeki şeyler umurunda bile değildi. Bir yere çarpmamak ve düşmemek, akıcı bir şekilde yürümek dışında pek bir önemi yoktu onun nazarında yürüdüğü zeminin. Ama her kuşu bilirdi. Bir ebabil kuşunu bile kaç kere havada görmüşlüğü, takip etmişliği vardı. Ebabil kuşları …

Okumaya Devam Et