21.02.2020

Ağzımda kürdan olur her zaman. Uyumadığım her zaman… Sigara hiç içmedim. Bir kere içtim; ama nasıl bir şey olduğunu merak ettiğimden… Yani sigarayı bırakmak için yaptığım bir şey değil bu. Artistlik olsun diye de değil… Ahşabın tadını, ağzımda bıraktığı kokuyu, çiğnediğimde bana direnen lifli yapısını sevdiğimden… Dişlerim yaşımdan önce yıpranacak muhtemelen ama hiç umurumda değil. Asla bir cinayet işlememeliyim; çünkü ağzımdan düşen bir kürdan parçası DNA’mı umuma ilan edebilir. Bazen karşı cins bana güler bu huyum münasebetiyle. Bir kadın nasıl olur da ağzında kürdan artistlik yapabilir? Komiğimdir onlar nazarında; çünkü onlar ahşabın kokusunu falan sevdiğime inanmazlar. O kadar yüzeysellerdir ki, …

Okumaya Devam Et

04.01.2020

“Bu karanfilli sigarayı nereden buldunuz?? Bunu hiç görmemiştim. Tütün de kokmuyor bu sanki.” “Tabii tütün kokmayacak! Bu sigara tütünsüz. Yandıktan sonra yararlı olan tek şey var bu sigarada. Oksijenin sevip kayırdığı tek şey… Ama önce… Ateş alabilir miyim evladım? Çakmağımı unutmuşum da…” “Tabii teyzeciğim, buyurun, ben yakayım.” “Yak evladım yak, yakarken içine çekmeyi unutma! Gör bak, sen de tazeleneceksin.” “Gerçekten de öyle…” “İşte bu sigara sayesinde tam iki yüz yıl yaşadım ben. Tıpkı bir karga gibi… Evet, karganın tersine ağardım; ama yaşadım. Gerçi aslında kargalar iki yüz yıl yaşamazlar ya, herkes öyle bilir nedense. Ben de alıştım böyle söylemeye.” “Siz …

Okumaya Devam Et

01.01.2020

Bavul niyetine bir dağcı çantası alıp; kimseye söylemeden çıktım. Telefonumdan hattımı çıkarttım. Onu almamayı gözüm yemezdi; ama kimsenin bana ulaşamaması için hattımı değiştirebilirdim pekâlâ. Hiç kullanmadığım bir servisten almıştım. Kontörlü diyorlardı eskiden bu tür hatlara. Otuz lira yeterdi. İnternet için kullanacaktım çoğunu muhtemelen kablosuz bağ olmadığında. Dağcı çantama birkaç kat iç çamaşırı, banyo malzemelerim, bilgisayarım ve üç kat giysi sığmıştı. Yer bile kalmıştı ama yeterdi bu kadar. Cüzdanımda da pasaportum vardı. Hesabımdaki tüm parayı dolara çevirdim. Uçak bileti satan bir yere gidip herhangi bir ülkeye bilet aramaya koyuldum. Vizesiz bir ülke olmalıydı. Küçücük bir broşür çarptı gözüme onlarca broşür arasından. …

Okumaya Devam Et

16.08.2019

Bilir misiniz beyefendi, bir tavuğun sesinin hep çilekeş olduğunu düşünmüşümdür. Oysa herkes “Tavuk gibi gülme,” der bana; ama bunu dediklerinde gülüşüme bir ara verir, acı acı gülümserim. Mutluluktan eser olmayan bir gülümsemedir bu. Bir saniye önceki o katıksız mutluluğu özleyen bir tebessüm. Gözlerim bulutlanır. Sonra hiçbir şey olmamış gibi yapmak zorunda hissederim kendimi ve öyle yaparım. Oysa kahkaha atan diyaframıma bir değirmen taşı oturmuştur sanki. Bu taş orada kalıcıymış gibi gelir. Bunun nedeni, çocukken bir adamı, bir tavuğa; tavuk için çok kötü olan ama adama zevk veren bir şeyi yaparken görmemdir. Bu yetmezmiş gibi, bir sonraki gül tavuk öldüğünde, adamın …

Okumaya Devam Et

08.03.2019

Kaliteli, şu fermuarımsı ama kitlenebilen torbalara doldurulmuştu şekerlemeler. Jeletin ve tatlandırıcı… ve gıda boyası… İşte size olayın özeti. Bu torbadakilerin bir farkları vardı. Ayıcık değildi çıktıkları kalıplar, dolayısıyla ayıcık olarak şekillenmemişti şekerlemelerin hiçbiri. Renk renk, şekil şekil meyvenin karıştırıldığı bir poşetti. Bu tür karışık şeyleri açtığında hep merak ederdi. Acaba her poşette oranlar gerçekten aynı mıydı? Evet… Birkaç defa üşenmeyip saymış, karşılaştırmıştı poşetlerin içeriklerini. Doğru çıkmıştı. Sözgelimi, çorapları ya da ayakkabılarının puantiyeleri ya da benekleri falan varsa, ya da çizgileri falan, o zaman da sayardı; acaba sağdakiler soldakilere eşit mi diye… Hep hayal kırıklığına uğramıştı, her sayışında ve eşit, doğru, …

Okumaya Devam Et

24.01.2019

Sararan dişlerinin tüm zavallılığıyla bana gülümsediğinde, ona acıdığım için kendimden nefret etmiştim. Ben kimdim ki! Yine de acımıştım işte, acıyordum… Dişleri sapsarıydı, ağzındaki koku, her nefes verişinde göğe ağıyor, herhangi bir buluta karışıp aynı kokuyla tekrar, bu kez de yere ağıyordu. Arada bir yüzündeki bir sivilceyi patlattığında onun içindeki irinin doğa üstü kokusu da eşlik ediyordu soluğunun kokusuna. Ve bu adam, imandan bahsediyor, çilekeşlikten dem vuruyor, bedeninin hazlarını ve mutluluğunu bir şeyler için kurban etmeyi anlatıyordu. Acaba kendisini ne için cezalandırıyordu?

Okumaya Devam Et

27.10.2018

İnsanlar git gide küçülüyorlardı. O ise her geçen gün, insanların küçüldüğü her santim kadar belirsizleşiyordu. O neden küçülmüyordu bilmiyordu. Belirsizleşmek mi; yoksa küçülmek mi daha kötüydü? Bir gün, diğer insanlar mikroorganizmalara, o da bir buluta dönüştü. Buluta baktığında bir insan şekli dahi sezilmiyordu. Mikroorganizmalara bakacak bir çift göz dahi kalmamıştı; zira herkes zaten birer mikroorganizmaydı.

Okumaya Devam Et

08.11.2017

Göğe, daima göğe bakarken bir şeye çarpıp düşmemek bir mucize gibiydi onun için. Gözlerini çok hızlı hareket ettiriyor olmalıydı. Kendisinin dahi fark etmeyeceği kadar hızlı… Çünkü daima göğe bakardı o. Hatırladığı her şey gökte olup bitmişti. İnsanların yüzlerini bilmezdi. Bir çimenin nasıl olduğunu anımsamıyordu bile. Göğe, daima göğe bakardı çünkü. Kaplumbağanın, yılanın, kertenkelenin, solucanın… nasıl hayvanlar olduklarını merak dahi etmemişti. Yerdeki şeyler umurunda bile değildi. Bir yere çarpmamak ve düşmemek, akıcı bir şekilde yürümek dışında pek bir önemi yoktu onun nazarında yürüdüğü zeminin. Ama her kuşu bilirdi. Bir ebabil kuşunu bile kaç kere havada görmüşlüğü, takip etmişliği vardı. Ebabil kuşları …

Okumaya Devam Et