26.05.2020

Uyandığımda yastığımın üzerinde, yüzümle mesafeli bir konumda durup o kırmızı gözleriyle bana bakıyordu. Gözlerimin ta içine… Küçücüktü, tüyleri ince, temiz ve gürdü. Kuyruğu da ince ve kısaydı. Hafifçe cikliyordu. Yani ciklemekle viyaklamak arası bir sesle mırıldanıyordu. Çok iyi anlamasam da galiba bir deney faresiydi. Normal şartlarda farelerden pek hoşlanmazdım. En azından kâğıt üstünde böyleydi. Bir fareyle daha önce karşılaşmadığımdan bunu şimdiye kadar test edememiştim. Elimi ona doğru uzattığımda kaçmamıştı. Oysa bildiğim kadarıyla fareler epeyce korkak yaratıklardı. Yanımda uyuyan birisine ‘günaydın’ der gibi okşadım onu. Selamlamak istermiş gibi elime doğru sokulup cikledi. Kahvaltı ederken; misafirlere vermek üzere dolapta tuttuğum peynirden çıkardım, …

Okumaya Devam Et

12.01.2020

Düşünüyordum. Bilmek istiyordum… Kim olduğumu, ne istediğimi… Boşluktaydım çünkü. Yaptığım hiçbir şey anlaşılmıyordu. Ben de kimseyi anlayamıyordum. Bir şey dendiğinde amacını sorguluyordum; çünkü kafam karışıyordu mesela. Bunun bir tek sebebi vardı. Kendimi tanımakta zorlanıyordum; çünkü, belki de bundan korkuyordum. İstemesem de; cesur olmak istesem de; içten içe korkuyordum işte. Kendime devamlı yalanlar söylüyordum. Bunları düşünürken; adeta dilek kapıları açıldı ve önüme beyaz bir şey düştü. Sonra daha beyaz bir şey… bir kağıt süzüldü avcuma. Sanki hava elime tutuşturmak suretiyle ikram etmişti bu kağıdı bana okumam için. Kağıtta benim resmim vardı. Daha doğrusu bir tür karikatür. Karikatürde ben eğilip beyaz bir …

Okumaya Devam Et