23.01.2020

Tüyler ürperten bir rüzgar vardı sokağın girişinde. Sanki bir korku tünelinin girişiydi burası. Sokağın sonunda ne vardı? İnsan hem merak ediyor hem de girmekten korkuyordu. Ne var ki girmesi gerekiyordu. Bir paket bırakması lazımdı bu sokaktaki bir apartman dairesine. Aslında böyle şeyleri düşünemeyecek kadar çok yere paket taşımıştı. Zamanı da yoktu zaten. Ama bu rüzgar… İlk adımını attı. Sanki bir şeyler, rüzgarın içindeki bir şeyler onu uyarıyordu girmemesi için. Mecburdu. Adımını, diğer ayağıyla tamamladıktan, iki ayağını da aynı hizaya getirdikten sonra tekrar aynı ayağını ileriye gönderdi. Gönülsüz bir akıncıydı ayağı; ama emir büyük yerden gelmişti. Artık diğer ayağı onun önündeydi …

Okumaya Devam Et

12.01.2020

Düşünüyordum. Bilmek istiyordum… Kim olduğumu, ne istediğimi… Boşluktaydım çünkü. Yaptığım hiçbir şey anlaşılmıyordu. Ben de kimseyi anlayamıyordum. Bir şey dendiğinde amacını sorguluyordum; çünkü kafam karışıyordu mesela. Bunun bir tek sebebi vardı. Kendimi tanımakta zorlanıyordum; çünkü, belki de bundan korkuyordum. İstemesem de; cesur olmak istesem de; içten içe korkuyordum işte. Kendime devamlı yalanlar söylüyordum. Bunları düşünürken; adeta dilek kapıları açıldı ve önüme beyaz bir şey düştü. Sonra daha beyaz bir şey… bir kağıt süzüldü avcuma. Sanki hava elime tutuşturmak suretiyle ikram etmişti bu kağıdı bana okumam için. Kağıtta benim resmim vardı. Daha doğrusu bir tür karikatür. Karikatürde ben eğilip beyaz bir …

Okumaya Devam Et

24.08.2018

Köy köy, şehir şehir, ülke ülke gezen bir masalcıyım ben. Aslında sadece bir masalcı değilim, bir anlatıcıyım. Bir anlatıcı olmakla da kalmıyorum… bir…. aynalı temaşacıyım desem tuhaf gelecek ama öyleyim. Temaşa eder, temaşa ettiklerimi yansıtırım öylece. Ben yokumdur. Cinsiyetsiz bir sesim, şarabı da ayranı da ne bileyim, tekilayı da içtiğimde aynı tepkiyi veren bir vücudum, şiire de kavgaya da sevişmeye de aynı tepkiyi veren bir ruhum vardır. İşte ben buyumdur. Bir ben var mı; ona bile emin değilimdir hatta. Ben yeryüzüymüşüm, yok yok, havaymışım gibi gelir hep. Hani hava sesi ve ışığı iletir ya, işte ben de insanlara temaşa ettiklerimi …

Okumaya Devam Et

17.08.2018

Kime ait olduğu bilinmeyen, yıkık dökük, sahiplenilmemiş bir yalıya girmişti gizlice. Gerçi bu yalının içinde kalmakla dışarıda yatmak arasında pek bir fark yoktu ama o bir yere gizlice girmeyi heyecan verici buluyordu. Bir de yalıda yer yer bozulmadan kalan şeyleri keşfetmek… Çok az lüksü olduğundan, bu tür lüksler hayatını yaşanabilir kılıyordu doğrusu. Yalının hikâyesini keşfetmek ve bu hikâyede var olabilmek… Hiçbir hikâyeye ait olamamış birisi olarak; bu tür bir şansı değerlendirmemesi hiç akla yakın olmayacaktı ona göre. Aslında hiçbir hikâyede var olamamış olması sadece onun bir vehmiydi. Bir hikâyede var olamamış kim, hatta ne vardı ki şu evrende? Yalılar, yıkıntılar, …

Okumaya Devam Et

16.08.2018

Doğadaki tüm sesleri toparlayıp bir synthesizerde notalara indirgeyip hepsini bir orkestraymışçasına aynı kompozisyonda birleştirmekti en büyük hayali. Aslında, doğada bulunan ilginç ya da güzel olduğunu düşündüğü tüm sesleri demek daha mantıklı olacaktı. Bir mısır tarlası atmosferinden okyanusa, acıkmış bir köpek yavrusunun sesinden ince bir sacın üzerinde kızaran etin cızırtısına kadar her şey… Tam yirmi sekiz yıl boyunca ses topladı. O sesleri notalara bölüp elektronik hâle getirdi. Hem de doğallıklarından hiçbir şey kaybettirmeden… Sonra… Onları bir kompozisyonda birleştirmeye başladı. Ama olmuyordu… Birbirlerine karışıyordu tüm sesler ve gürültüye dönüşüyordu onca emek. Bunun üzerine, sevdiği tüm sesleri uyum içinde değil de; bir hikayeye …

Okumaya Devam Et

28.03.2018

Bir sabah, o sabah, asla tahmin dahi edilemeyecek bir acıyla uyandım. Öyle bir acıydı ki, iki omzumdan başlıyor, sonra tüm vücuduma dağılıyordu ama asla toplanmıyordu. İki ayrı acıydı ve bu iki ayrı acı beni mahvediyordu. Ve bir türlü sona ermiyorlardı. Omuzlarıma bakmak, bana saatler gibi gelen bir süre sonra aklıma gelmişti. Gövdemle kaynaşmış iki yılan görmek… Dumura uğrayacak halim olabilseydi yapardım bunu. Böyle bir lüksüm dahi yoktu. Ne düşüneceğimi bilmeden ne kadar yattım orada bilmiyorum. Sonra Firdevsi’nin yazdığı bir hikaye geldi aklıma. Dehhak… Onun da; şeytanın, kandırdıktan sonra omuzlarını öpmesi suretiyle iki yılan belirmişti omuzlarında. Dehhak hükümdar olduğundan her gün …

Okumaya Devam Et

07.03.2018

Bir karar, önemli bir karar vereceğiniz zaman ne yaparsınız? Nasıl verirsiniz kararlarınızı? Yanıtlarınızı duyamayacağım ama ben hiç karar vermek zorunda kalmamıştım. En büyük şeylerde bile… Hemen, anında tercihimi yapardım zira. Hiç zorda kalmamıştım. Hiç tökezlememiştim daha önce. Oysa şimdi… Şimdi düşüncelerim birer mısır tanesi gibi, koçan tutamadığı için yere döküldüler ve toparlayıp koçana geri dizmem gerekecek onları. Hangi konuda mı karar vermeye çalışıyorum? Boş verin onu. Bilmeniz gereken tek şey, bir seçeneğin çok zor, diğerininse çok çok kolay olduğu… Kolay olan mutsuzluğumu devam ettirecek ve hiçbir şey değişmeyecekken; zor olan bilinmezlerle dolu. Her şeyde olduğu gibi aslında. Peki karar verirken …

Okumaya Devam Et