13.06.2023

Kadınların, erkeklerin ve çocukların geldiği bir kuaför burası. Ben… Ben bir bilim insanıyım. Genetikçi… Ama kimse bilmiyor bunu. Onlar beni geveze bir kuaför zannediyorlar. Bir sürü personelim var. Bazen erkeklerin bakımlarını yaparım, bazen kadınların bazen de çocukların… Neredeyse her müşteriyle konuşmuşumdur. İlk gelen herkese ilk ben bakarım. İşçilerim bunu ne kadar önemsediğimi bilirler. Bu arada tıpta, ihtisas alanı olarak da psikiyatride ikinci diplomamı aldım. İki yıl da Saç Bakımı ve Güzellik Hizmetleri okudum. Elim zaten böyle şeylere yatkındır, oldum mu sana bir kuaför… Sonra da bir proje dahilinde bir dükkanım oldu, boş verin ayrıntısını. Sonra ünlendikçe ünlendim. Ve şimdi, binlerce …

Okumaya Devam Et

01.11.2018

Onu sevmediğimi biliyor ama ondan vazgeçemiyordum. Peki neydi hissettiğim? Onu da bilmiyordum. Bazen sevmediğini bilmek yetmiyordu demek ki. Bazen sevmeyişinin bile üzerine gitmek gerekiyordu. Tamam da ne yapabilirdim ki? Konuşmaya başladım. İpe sapa gelmeyen konular açıyor, onu lafa tutuyordum. Sırf sesini dinlemek, sözlerini işitebilmek; mantığını, bakış açısını anlayabilmek için. Ya daha çok sevebilmek; ya da; “Bunu mu sevmişim ben,” diyebilmek için. Peki ne fark etmişti? Hiçbir şey…Ben hâlâ onu sevmediğimi düşünüyor, hâlâ aklımdan çıkaramıyordum. Bir tek şey değişmişti, onu daha fazla anladığımı hissediyordum. Bundan hoşnut ya da hoşnutsuz değildim ama. Onu yargılayamıyordum; çünkü kafam tam çalışmıyordu yanında. Vazgeçemeyişimin nedenini bile …

Okumaya Devam Et

25.08.2018

Viskimi uydurma şişesinden, yıllardır bu iş için kullandığım sadık, basit, meşeden yapılmış ahşap bardağıma doldurdum. Evet, belki şişesi uydurmaydı, ama kendi üretimim olan; deneme yanılma yöntemi ile yıllar içinde bulduğum bir tarifle damıttığım bir üründü. Evet, şişenin dışı uydurmaydı; ama; çok çok önemli bir ayrıntısı vardı. Bilmem bilir misiniz? Viski, şarap gibi şişede yıllanmaz; çünkü olgunlaşmasını fıçıdan çıktığı an bitirir. Viskiye tadını veren etmenlerden önemli biri de fıçının verdiği tattır. Her neyse, ben, şişede olgunlaşmasını bitirmesin diye, şişenin viskiye temas eden tarafını meşe ağacından yapmış, mantar da kullanmamıştım. Bu viskiyi sadece kendim içmem, dünyaya yapılmış bir haksızlıktı aslında. Biliyordum bunu; …

Okumaya Devam Et

05.06.2018

Sinek… Rahatsız ediyordu beni. Oysa kitap okumaktaydım. Kıpırtısız bir şekilde. Sadece kitaba dikkatimi vermek istiyordum. Küçücük bir sineğin vızıltısına ve yüzüme ya da vücudumun muhtelif yerlerine temas etmesine en ufak bir tahammül ya da rıza gösteremezdim. Diğer taraftan da sineği öldürmeyi asla istemiyordum. Ne haddimeydi böyle bir terbiyesizlik yapmak! Bununla beraber sineği camdan dışarı güdecek motivasyonum da yoktu çünkü kitap okuyordum ve epey önemli bir kısmındaydım. Okuduğum bitkibilim kitabının Hiçbir paragrafını yarıda bırakıp elimdeki incecik tığla zor zahmet ördüğüm anlam zincirimi koparıp kaçırmak istemiyordum. Zaman geçiyor, kitap okunuyor, sinek rahatsız etmeye devam ediyordu. Geçen zamanla kitabımın sayfalarında azalma olsa da …

Okumaya Devam Et

03.06.2018

Dünyada o kadar az insan kalmıştı ki, klonlama teknolojisi kullanılarak insanlar çoğaltılmaya başlanmıştı. Zaten yaşayan insanlar çoğaltılmasın diye mezarlardakilerin DNA’ları alınıp klonlanır olmuştu. Bu durum da başka bir çatışmayı doğurmuştu. Klonlar ve asıllar arasındaki üstünlük çatışmasını… Bilim insanları, kimin asıl kimin klon olduğunu gizlemekte epey iyi olduklarından, klonları anlamak için türlü spekülasyonlar üretilmeye başlanmıştı. Bu spekülasyonlardan en çok tutulanı kulak memelerinin büyüklüğünün iki kulakta aynı olmadığı taktirde, kişinin klon olduğu spekülasyonuydu. Eskiden olan yüzyıl savaşları, yerini kulak memesi savaşlarına bırakmıştı ve bu savaş tam doksan yıl sürmüştü. Ta ki, ölmüş olan bir bilim insanının günlüğü meraklı ve tarafsız bir antikacının …

Okumaya Devam Et

23.05.2018

İşsizdim. İş aramaktan dahi vazgeçmiş bir işsiz… Tam on bir yıldır dileniyordum. Onu bile doğru düzgün yapamıyordum. Bir dilencinin iş bilirliğine bile sahip olamıyordum. Nerede kaldı gerçek bir işe sahip olmak… Bir gün, özensiz giyimli bir adam önüme iki yüz liralık bir kağıt para attı. Teşekkür etmeme rağmen yanımdan ayrılmamıştı. Biraz sağdan soldan konuştuktan sonra bana bir deneyinde yardımcı olup olmayacağımı sordu. Eğer isteğini kabul edersem ciddi bir miktar vereceğini ekleyerek… Kabul etmiştim; çünkü dilenmekten bıktığımı hissetmekteydim. Zaten açlığım son raddeye gelince dilenmeye başlıyordum artık. Güçsüz olduğumdan dilenemiyordum ve gerçekten ihtiyacım olsa dahi kimse bana bir kuruş dahi vermiyordu. Zaten …

Okumaya Devam Et