27.12.2019

Bir araba lastiği şeklinde bir pasta yapmaktaydı, zift siyahı… Onun boyutunda… Gıda boyasıyla, bir sürü rengi karıştırarak yapmak zorunda kalmıştı bu kara rengi; çünkü aklı başında hiçbir insan bu denli koyu bir rengi, herhangi bir gıdayı boyamak için imal etmezdi. Dillere destan bir pasta ustasıydı. Dünyaca ünlüydü. Gelgelelim, böyle bir pasta yapmaktaydı şimdi. Yapıp yapacağı en lezzetli pasta olması için tüm sınırlarını zorluyordu. Ve merak ediyordu… Bu pastayı herhangi biri yiyecek miydi? Kim yiyecekti? Güzel, çok güzel kokuyordu canım pasta. Bir servis masasına yatırdı. Elinde bıçak, yolda insanlara ikram etmeye başladı. Pasta buram buram kokmasına rağmen herkes geri çeviriyordu oncağızı. …

Okumaya Devam Et

31.12.2018

Küçük bir çocuktu. O zamanlarda bile kendisini görünmez hissediyor, göründüğü, yani görünebilir hissettiği zamanlarda bile görünmezliğin hasretini çekiyordu. Kimse tarafından görünmemek güzeldi. Bir tek kendine hesap verebiliyordun ve hiçbir parazit olmuyordu etrafta. Seni yanlış yönlendirecek hiç kimse… Ona göre, toplumun kılavuzluğu kadar yanıltacak hiçbir şey yoktu insanı. Bunun farkındaydı. O parazitler de toplumun kılavuzluğunca aşılanmış, o virüs tarafından işgal edilmiş insanlardı. Yine de toplum olmasa hiçbir şeyin de olmayacağını biliyordu. Bir toplumun içinde var olabilmesi, görünmesi gerekiyordu. Yeni bir yıla beslenen umudun saçmalığına inansa bile herkese, yani ona söyleyen herkese “İyi yıllar,” diyordu sözgelimi. Ya da doğum gününün kutlanması onu …

Okumaya Devam Et

06.09.2018

Kendi ellerimle yaptığım hindistan cevizli çikolatamı yerken onu düşünüyordum. Tuhaf kişiliğini, dolayısıyla da tuhaf amaçlarını… Astronomi okumasına rağmen, belki de bunun için zamana, zaman kavramına takmıştı. ‘Hora Usta’nın Yeri’ adlı dükkanında, bizzat ürettiği, oradan buradan bulduğu, tasarlayıp bir yerlere ürettirdiği binbir çeşit, vintage, retro, zaman ötesi… her zamana göre ürünler satardı. Bir antikacı dükkanı demek buradan beklentileri değiştireceğinden, burayı zaman temalı bir dükkan şeklinde tanımlamayı uygun bulduğunu söylerdi her fırsatta. Yaptığı bu iş, sattığı bu şeyler, okuduğu ve okumakta olduğu branşla pek ilgisi yokmuş gibi görünse de burası, onun hayallerindeki sahip olacağı şeyin küçük bir simülasyonuydu bir nevi. Zamanlar arası …

Okumaya Devam Et

13.05.2018

Ateşin başında otururken; düşünceleri kıvılcımlar gibi dağınık ve gelgeçti. Bir yerden başlarken başka bir yerde başka biri başlıyor, birbirlerine karışarak bir oluyorlardı. Daha onlar birleşmeden; başka bir taraftan bir başkası baş veriyordu. Bu da bir kütükmüşçesine zihnini tüketiyordu. Düşüncelerini inip kalkan kaşlarından, açılıp kapanan gözlerinden ve buruşan yüzünden okuyabilir; kah ağzından verip; burnundan aldığı, kah burnundan verip ağzından aldığı, kesik kesik nefeslerinden dinleyebilirdiniz. Antik toplumlarda olduğu gibi, onun da ocağı hiçbir surette sönmezdi. Yaktığı ateşte asla kömür kullanmazdı. Çabucacık sönse de hep reçineli ağaç kullanmayı tercih ederdi. Konu ateşe geldi mi; bir Mecusiden daha çok severdi ateşi. Ne var ki, …

Okumaya Devam Et