15.02.2019

Bir insan yanıma yaklaştığında, vücuduyla mı çok çalışmış yoksa zihniyle mi; yoksa çalışmayıp kendisini kuruntularla delirtmiş mi, anlayabilirim. Eh, bir burnum var benim. Kuruntunun kokusunu, zihinle çalışmanın kokusunu ve vücutla çalışmanınkini koklayabilirim onunla. Vücutla çalıştıktan sonra basitçe ve temizce ter kokar insan. Başlangıçta güneş ışığı gibi, sonra, eğer yıkanmazsa biraz bayatlamış bir ter olur. Bakteriler hemen anlarlar tembelliğin varlığını ve doluşurlar ona. Tembellik onlar için besin kaynağıdır. Ve barınak alanı. Zihinle çalıştığında daha mütevazı bir koku salgılanır. Ay ışığına benzer; ama yine eğer tembelseniz, bir tür bodrum katı gibi kokabilirsiniz bakterilerin de yardımıyla. Daha mütevazı olduğu için daha az kötü …

Okumaya Devam Et

16.12.2018

Hamama gitmekten hiç hoşlanmazdı. Zaten hiç gitmemişti. Birlikte yıkanmak çok özel bir şeyi paylaşmaktı ona göre. Bunun çıplaklıkla falan ilgisi yoktu. Bu, mahremiyetle de sanıldığı kadar ilgili değildi onun için. Rahatlamak… Tamamen bununla ilgiliydi. Bedenini dinlenmesi için bırakıp; zihniyle bilinmedik ya da çok bilindik, onun orasına tamamen anlık karar verecekti, alemlerde dolaşması için izin verecek kadar güveneceği insanlarla birlikte olmak o kadar kolay değildi onun için. Banyo yapmak zihnen, ruhen de temizlenmekti ona göre. Sabunla değil, kille temizlenmeyi severdi çoğunlukla. Sabunla temizlenecekse, kendi yaptığı sabunları kullanırdı. Yıkandığı suyu vanilya çubuklarıyla kokutmayı severdi. Yıkanmak onun için bir ritüeldi. Hakiki keçi kılından …

Okumaya Devam Et

01.07.2018

Daha fazla takıntı, boşa çekilen kürek falan istemiyordum hayatımda. Öylesine bir bahaneye saplanmak istemiyordum. Bir an dahi, bir tane dahi, anlamsız düşünceyle yormak istemiyordum zihnimi. Her şeyin konsantre olmasını istiyordum. Heyhat, ne mümkündü. Belki de hayatıma ilişkin istediğim en anlamlı ama en imkansız şeydi arzı ettiğim… Konsantre bir şeyi ne vücut kabul ederdi ne de zihin… İnsan denen şu yaratık bir şeyleri işlemek, onların özünü çıkarmak için yaratılmıştı. Zaten özü çıkmış bir şeyden hiçbir şey anlamazdı. Zaten herkes de farklı bir şekilde çıkarırdı bir şeyin özünü. Başka birisinin çıkardığı öz, bir diğerinde işe yaramazdı. İşte onun için mecburdum, sapına kadar …

Okumaya Devam Et

13.05.2018

Ateşin başında otururken; düşünceleri kıvılcımlar gibi dağınık ve gelgeçti. Bir yerden başlarken başka bir yerde başka biri başlıyor, birbirlerine karışarak bir oluyorlardı. Daha onlar birleşmeden; başka bir taraftan bir başkası baş veriyordu. Bu da bir kütükmüşçesine zihnini tüketiyordu. Düşüncelerini inip kalkan kaşlarından, açılıp kapanan gözlerinden ve buruşan yüzünden okuyabilir; kah ağzından verip; burnundan aldığı, kah burnundan verip ağzından aldığı, kesik kesik nefeslerinden dinleyebilirdiniz. Antik toplumlarda olduğu gibi, onun da ocağı hiçbir surette sönmezdi. Yaktığı ateşte asla kömür kullanmazdı. Çabucacık sönse de hep reçineli ağaç kullanmayı tercih ederdi. Konu ateşe geldi mi; bir Mecusiden daha çok severdi ateşi. Ne var ki, …

Okumaya Devam Et

01.02.2018

Hani vardır ya; biraz çılgın, gözlüklü, unutkan, dağınık bilim insanları. Profesör kılıklı tipler… İşte onlardan birisiyim. Her şeyle ilgilenmeyi kendime görev edinmiş bulunmaktayım. Leonardo benim rol modelim.. O benim kahramanım, yol göstericim. Şimdilerde bir projeyle uğraşıyorum. Aslında bir tür simya ama bu öyle felsefe taşı gibi bir şeyle uğraşmak gibi bir şey değil. Altın artık değerini kaybetti. Tamam, elbette değerli; ama benim derdim o değil. Hedefim çok daha büyük benim… Ben düşünce gücüyle şekillenen bir madde yapmak istiyorum. Bir nevi kök hücre gibi. İstediğin dokuyu o hücrelerden oluşturuyorsun ya, işte o tür bir madde yapmayı planlıyorum. Aslında sadece düşünmüyorum, tasarlayıp …

Okumaya Devam Et

06.12.2017

Konuşmayı sevmiyordu. Kimseyle… Belki kendi kendisine… Gülmeyi seviyordu ama. İnsanlara gülmeyi seviyordu. Sadece konuşmak gereksiz geliyordu ona. Bir gün bir dergide bir makale okumuştu. Kargalar, papağanlar, maymunlar ve filler diğer hayvanlara göre zekiydi ve bunun nedeni topluluk halinde yaşamalarıydı. Yani bu insanlar için de geçerliydi. Ne kadar iletişim kurarsan o kadar zeki olurdun, beynin o kadar çok gelişirdi. Bu kadar basitti. En azından bu araştırma ve türevleri böyle söylüyordu. Oysa o iletişim kurmayı sevmezdi. Toplumla belli bir iletişimi de yoktu. Yani en aza indirgemişti her şeyi. Peki zekası? Ona göre gayet iyi çalışan bir zihni vardı; çünkü insanları, daha doğrusu …

Okumaya Devam Et