Sıkıca kapatılmış onlarca kutu. Hepsi farklı, birisi diğeriyle aynı özellikleri taşıyan bir tek kutu dahi yok o küçük dolapta. Dolap dediysem sadece açık raflardan oluşan bir şey. Kutular yeterince sıkı kapatılmış zaten. Etrafta nemi alsın diye mangal kömürü parçaları var. ve kutular etiketlenmemiş. İnsan özellikle etiketlenmediğini düşünüyor. Gizliliği sağlamak ya da bir tür kendisine yapılan gösteriş veya… kendini sınama güdüsü. Kutuların önüne geldiğinde “Bakalım hangi kutunun içinde?” diye soracak birisi var içinde. Birisi de duraksayıp mahcupça kutulara bakacak. Diğer biri çıkacak ve içlerinden birini gösterecek. Oysa etiketli olsa yalnız kalacak. Bakan da aynı olacak, açan da; koklayan da… Bu kutuların …
Etiket: ahşap
25.08.2018
Viskimi uydurma şişesinden, yıllardır bu iş için kullandığım sadık, basit, meşeden yapılmış ahşap bardağıma doldurdum. Evet, belki şişesi uydurmaydı, ama kendi üretimim olan; deneme yanılma yöntemi ile yıllar içinde bulduğum bir tarifle damıttığım bir üründü. Evet, şişenin dışı uydurmaydı; ama; çok çok önemli bir ayrıntısı vardı. Bilmem bilir misiniz? Viski, şarap gibi şişede yıllanmaz; çünkü olgunlaşmasını fıçıdan çıktığı an bitirir. Viskiye tadını veren etmenlerden önemli biri de fıçının verdiği tattır. Her neyse, ben, şişede olgunlaşmasını bitirmesin diye, şişenin viskiye temas eden tarafını meşe ağacından yapmış, mantar da kullanmamıştım. Bu viskiyi sadece kendim içmem, dünyaya yapılmış bir haksızlıktı aslında. Biliyordum bunu; …
15.08.2018
Tahtadan kemikleri, iplerden eklemleri, kemiklerin ve yumuşacık kuzu derisinin arasına da dolgu olsun diye tüy ya da süngerden etleri olan, irili ufaklı kuklalar yapıyordu. Ve türlü türlü kıyafetler dikiyordu bu kuklalara. O kadar çok kuklası vardı ki, o denli farklı karakterler yaratmış ve öyle başka oyunlar yazmıştı ki onlara… nasıl olup da bunları bir tek kişinin yapıp yaratabildiğine şaşıyordum her defasında. On kişilik, oldukça ferah bir çadırda oynatıyordu kuklaları. Çadırın ortasında bir soba yanardı. Tek ışık kaynağı da sobadan yanan ışık ve bu ışığı çoğaltmak için uygun yerlere yerleştirilmiş aynalardı. Bu aynalar aynı zamanda kukla oyununun gerektirdiği gizemli havaya da …
24.03.2018
Ahşap görüntüsü verilmiş plastik masalarda oturuyorlardı. Birkaç adam, adamların sayısından birkaç kişi eksik birkaç da kadın. En fazla otuz kişilerdi. Sekiz masa gelişigüzel yayılmıştı. Masadan masaya edilen sohbetler, mekanın gürültüsüne gürültü katıyordu. Ortalık alkol kokuyordu. Ve balık… Ve et… Ortalık kahkaha ve nostaljik hüzün de kokuyordu. Şarkılara sinmişti kokuları. Orada sadece bir kişi farklılık kontenjanını doldurmuştu. Farklı kokuyordu. Onlarla tek ortak noktası kokusunda alkolün bulunmasıydı. Aynı esanslardan binlerce farklı parfüm yapabilirken; hemen hemen tüm parfümlerin, en azından kozmetik sanayisini oluşturan kokuların büyük bir yüzdesinin ortak noktası alkol olduğunu düşünürsek; bu şahsın oradakilerden ne kadar farklı olabileceğini gözümüzün önüne getiremeyeceğimizi anlarız …
21.02.2018
Hep bir bıçak olurdu elinde. Ve bir de odun parçası… Hep bir şeyler yontardı. Ve hiç anlaşılmazdı yonttuğu şeyin ne olduğu. İnsanlar sorduğunda; “Kütükte olanı…” derdi her zaman. Bir gün, yontmakta olduğu şeye gayri ihtiyari göz attığımda fark ettim. Kendi suretinin birebir aynısını, sadece boyutlarını küçülterek yontmaktaydı. Son yongalarını yontuyordu. Bitmişti işte… Bir saat sonra, kulağının arkasına saplı kütük yontarken kullandığı bıçak olduğu halde, elinde kendisi, öylece uzanmış buldum onu. Ölmüştü…
09.01.2018
Bir antikacı dükkanında görmüştüm onu. Eski, tahta bir bavul… Bir asker bavuluydu muhtemelen. İçinde bir şeyler varmış gibiydi. Antikacıya sorduğumda onu açamadığını söylemişti. Bakmak için izin aldığımda, neredeyse bir dokunuşta açıvermiştim. Bavulun içi küflenmemişti bile. İçindekiler de. İçinde bir sürü oyuncak vardı. El yapımı, ahşap oyuncaklar… Çoğu yekpare kütüğe oyulmuş, bir kısmı başka ucuz, kendi halinde malzemelerle desteklenmiş… Tahtadan büyüklü küçüklü atlar, faytonlar, kağnı arabaları, askerler, sapan… bir sürü şey vardı. Bir de kadife bir kutu durmaktaydı en altta. Diğerlerini çıkarıp onu açtım. Reçine, ahşap ve naftalin kokusu karşılamıştı burnumu kutuyu açar açmaz. Güzeller güzeli bir bebekti kutuda öylece yatan. …