30.04.2023

Bu tavukları o kadar çok yumurtlatmışlardı ki, kemikleri ponza taşı gibi olmuştu artık. Bir darbede kırılmadan toza dönüşür hâle geleceklerdi. İnsan işte, kendisini şu dünya yüzündeki tek düşünebilen canlı olarak kabul ediyordu ve bunu düşünemeyen canlılara eziyet etme hakkına sahip oldukları şeklinde yorumluyorlardı. Düşünen tek varlık ha? Peki ya ben? Nasıl olmuşsa olmuş, on yıllardır yaşamaya devam etmişim. Ve bir sürü yumurta bırakmışım dünyaya. Yani bana benzeyen, benim kadar zeki olabilme potansiyeli taşıyan binlerce ateş böceği… Bir dişi olsam da ışık saçabiliyorum. Ve şimdi de ışığımla yazabiliyorum. Size nasıl yazdığımı düşünüyordunuz ki? Bir sürü alet edindim kendim için. Her mevsim …

Okumaya Devam Et

21.03.2019

mutluluk geçici bir şeydi. Oysa huzur ebediydi. Huzurlu bir insan için her mevsim iyiydi ama mutlu bir insan sadece baharda mutlu olurdu her halde. Ya da… belki de yanılıyordum. Ne mutluluk iyiydi ne de huzur… Sadece boşluk iyiydi. Yani renksizlik… Işıksızlık… Bunları düşünürken; yanıma bir kedi yaklaşıp aniden kucağıma atladı. Üniversitede amfinin yakınındaki bir koltukta oturup hocanın ara vermesini bekliyordum. Geç kalmıştım… İkinci öğretimde okuyordum. İşler yoğun olduğundan patron anca azat etmişti. Kedi kucağıma atladığında mutlu olmuştum. Ben beklerken kucağımda durması beni huzura gark etmişti. Sıcaklığı, mırıltısı… Yorgundum zaten… Neredeyse birlikte uyuyakalacaktık. Elektrikler kesildi ve herkes dışarı fırlayıverdi. Birkaç saniye …

Okumaya Devam Et

23.09.2018

“Fedakârlık nedir?” diye sormuştu öğretmenimiz derse girer girmez. “Bir yanılgıdan ibarettir,” desem ne düşünürlerdi acaba? Hiçbir şey demedim. Vatandan söz ettiler. Aşktan, savaştan… Cehaletlerine, öğretmeniminki dahil, gülmekle yetindim. İçlerindeki iyimserlik ışığının sönmemesi, daima yanması için dua ettim. Gerçi bu iyimserlik miydi; yoksa cehalet mi, emin değildim. Peki ben niye böyleydim? Neden insanlar fedakârlıkla aşılanırken ben aşılanmamıştım? Hayat bana tuhaf mı davranmıştı? Herhangi bir şey mi yaşamıştım? Doğrusunu sorarsanız hiçbir şey yaşamamıştım. Fedakâr insanları gözlemlemiştim sadece. Ve fedakâr olmayanları… Fedakâr olmayanların fedakârlarla aralarındaki tek fark hakimiyet, otorite ve bilgiydi.

Okumaya Devam Et

24.08.2018

Köy köy, şehir şehir, ülke ülke gezen bir masalcıyım ben. Aslında sadece bir masalcı değilim, bir anlatıcıyım. Bir anlatıcı olmakla da kalmıyorum… bir…. aynalı temaşacıyım desem tuhaf gelecek ama öyleyim. Temaşa eder, temaşa ettiklerimi yansıtırım öylece. Ben yokumdur. Cinsiyetsiz bir sesim, şarabı da ayranı da ne bileyim, tekilayı da içtiğimde aynı tepkiyi veren bir vücudum, şiire de kavgaya da sevişmeye de aynı tepkiyi veren bir ruhum vardır. İşte ben buyumdur. Bir ben var mı; ona bile emin değilimdir hatta. Ben yeryüzüymüşüm, yok yok, havaymışım gibi gelir hep. Hani hava sesi ve ışığı iletir ya, işte ben de insanlara temaşa ettiklerimi …

Okumaya Devam Et

11.06.2018

Papatyaların kokusunu aldığında hissedeceğiniz o bahar müjdesi gibiydi. Hem de o dört mevsim böyleydi. Sesini duyduğunuzda ipek mendile sarılmış bir fener gelirdi gözünüze adeta. Işıl ışıldı. Gülümsemesi hafifçecik gül kokar, papatya kokusuna eşlik eder, onu daha bir belirginleştirirdi. Papatya çayı kadar sakinleştirirdi onunla konuştuğunuzda. Bir papatya kadar kışa dayanıksızdı ama. Evet, dört mevsim papatyaydı; fakat hüzne, evhama gelemezdi. Bir bir kopardı yaprakları. Bu demek değildi ki en ufak bir sıkıntıda su koyuveriyor. Sıkıntıların kendince, yavaş yavaş üstesinden gelmeye çalışırdı. çoğu zaman gelirdi de. Zaten onun için dört mevsim papatyaydı. o bir papatyaydı, bense bir dolu tanesi… Sanıyorum ki onun için …

Okumaya Devam Et

20.04.2018

Uçsuz bucaksız bir koridorda yürüyordum. Tıpkı rüyalarda yaşanan bir hisse benziyordu ama bu olanların herhangi bir rüyayla ilgisi olmadığını çok iyi biliyordum. Bu koridor gerçekten de bu kadar uzundu ve attığım her adımda bir amaç gizliydi. Belli bir amaç… Bu amacın ne olduğunu bilmediğim, bir amacımın olmadığı anlamına gelmiyordu. Evet, ilginçti ama amacımın ne olduğunu bilmiyordum. Gerçekten de bilmiyordum. Gerçi bilmemem gerektiğini biliyordum. Ancak gideceğim yere gittikten sonra amacımın gerçekleşeceğini, yani onu hatırlayıp gerçekleştireceğimi biliyordum. Attığım her adımda koridor aydınlanmaya başlıyordu. Tavandaki bildiğim hiçbir lambaya benzemeyen ışıklarla. Görebildiğim kadarıyla petek şeklindeydi bu ışıklar ama nasıl bir enerjiyle yandıklarını kestirememiştim. Elektrik …

Okumaya Devam Et