23.08.2018

Hayatımda ilk defa kendi başıma tatile çıkacaktım. Gerçi bir günlük bir turdu tatil dediğim ama ne bileyim, kendi başıma denize girme, yanımda su atıp oynayacak birisi olmadan yüzme fikri bile tuhaf geliyordu bana. Davet etsem benimle gelecek onlarca arkadaşım vardı ama bu kez tek başıma gitmeyi düşünüyordum. Psikoloğum önermişti çünkü. Aşırı derecede yalnızlıktan korkan bünyem için iyi olabilirdi dediğine göre. Yalnızlıktan, yalnız kalmaktan korktuğumdan hayır diyemiyor, bunun için bir psikoloğa yüzlerce lira para bayılıyordum. O da böyle şeylerle korkumu yenebileceğimi düşünüyordu işte. Haydi bakalım, deneyecektim bir kere. Tur otobüsüne bindiğimde, etrafıma şöyle bir göz atmaktan alamamıştım kendimi. Psikoloğum Hayri Bey’in …

Okumaya Devam Et

01.08.2018

Yağmurun yağışını şehrin ortasındayken pek sevmem. Kim sever ki? Yağmur toprağın üzerine damladığında güzeldir, herkes de bunu bilir… Asfaltın üzerindeyken tuhaf görünür. Doğal değilmiş gibi, yabancı olan, doğal olmayan asfalt değil de oymuş gibi. Belki de doğrudur. Şehrin doğal ortamında insan asfalta değil de yağmura söver çünkü. Arabasının içinde seyrederken yağmur yağıyorsa mutlaka bir kere söver insan. Koltuğunda kaskatıdır. Mutlaka bir yaya ona küfredecek, mutlaka silecekler yağmurun hızına yetişmeyecek, mutlaka trafik yavaşladıkça yavaşlayacak; tıkandıkça tıkanacaktır. Hülasa, yağmur daima bir sorun olacaktır.

Okumaya Devam Et

09.06.2018

Savunmasız bir kuşu avlayan bir kediye neden içerler insanlar? O savunmasız kuş da savunmasız bir böceği avlamıştır. Zaten savunmasız kediyi de biz insanlar evcilleştirmişizdir. Savunmasız insanları da daha büyük insanlar avlamıştır. Baktığın yere göre bu hayatta aslında her şey, savunmasızdır. O öyle değildi. Kendisinin asla savunmasız olmadığına inanırdı ve ona gerçekten hiçbir şey olmamıştı. Bir kavgadan burnu bile kanamadan çıkardı mesela. Ya da doğal afetten… Hiç kimse ona inanmıyordu benim dışımda. En iyi arkadaşımdı. Her an yanımdaydı. Benimle tartışmasını, ufkumu açmasını becerebilen tek kişi oydu. Bir gün, bir odadaki bir koltukta, kağıt mendiller ve yazılı kağıtlar eşliğinde; içimde, öldü.

Okumaya Devam Et

26.04.2018

Çok yorgundu. Vücudunun her santimi çözülmüştü sanki. Derisi vücudunu kaplamaktan, damarları kanını taşımaktan, kanı bir temizlenip bir kirlenmekten ve devamlı hareket etmekten bıkmiştı ve bu bıkkınlık, vazgeçmişlik, vücudunu oluşturan tüm atomlar için geçerliydi. Bu durumun somut bir nedeni yoktu. İşi güzeldi, seviyordu işini. Bir tiyatro sahnesinde kostümlerden sorumluydu. En devasa sorunlara en pratik çözümler bulmakta usta olduğu için oyunlar hiç sınırlanmadan oynanabiliyor, çok daha gerçekçi görünüyorlardı seyirciye. İş arkadaşlarıyla da bir sorunu yoktu. Üzerine sinen bıkkınlığı bile anlayan yoktu. İyi idare ediyordu. Canlı duruşundan taviz vermiyor, fazlasıyla enerjik görünüyor, evine girene kadar hiperaktif bir insan profili çiziyordu. Evine girdiği an …

Okumaya Devam Et

01.04.2018

Penceresinin önünde durmuş düşünüyordu. Perde kapalıyken neden penceresinin önünde durduğu meçhuldü; gerçi perdenin üzerindeki resimlerde de o sokağın bir anını gösteren durgun ama hareketli figürler vardı. Kendisi yapmıştı o resimleri. Yoğun bir anın fotoğrafını çekip o fotoğrafın aynısını perdeye kumaş boyalarıyla geçirmişti. Arabaların birkaçının plakaları bile görünüyordu. İnsanlardan birkaçı tanıdıktı. Ne var ki o perdeye de bakmıyordu. Sanki, pencere, bambaşka bir evrene geçmesini sağlayan bir boyut kapısıydı ve o kapalı olsa bile boyut kapısından her şeyi görebiliyordu. Hatta pencere kapalı olduğu için boyut kapısı açılmış bile olabilirdi. Bir stüdyo daireydi burası. On yıldır bu daireye ayak basan tek kişi oydu. …

Okumaya Devam Et

17.03.2018

Rahatsız, katlanabilir bir sandalyeye oturmuş konuşmacıyı tüm dikkatiyle dinliyordu. Temiz olsa da pecmurde kıyafetleri, onlardan çok daha eskimiş botlarıyla oradaki diğer insanların dikkatini çekecek kadar farklı görünüyordu. Vücudu da en az kıyafetleri kadar yıpranmıştı. Doğa şartlarında kavrulmuştu teni. Orada bulunanların çoğunun teni solgundu. Yanına oturduğu kadın gözlerini konuşmacıdan çok ona dikmişti ama o bu ilgiden habersizdi. Konuşmacı en çok onunla göz teması kuruyordu çünkü onu en dikkatli dinleyen kişi oydu. Nasıl dinlemesindi ki? Bu kadın, hayal gücüyle etkileşime geçebilen tek maddenin kaşifiydi ve bu maddenin nereden temin edilip nasıl kullanılacağından bahsediyordu onu dinleyenlere. Bu kadını böyle şevkle dinleyen bu zat …

Okumaya Devam Et

15.03.2018

Çıtını dahi çıkarmadan orada, o koltukta oturmak zorundaydı. Aksi taktirde daha kötüsü olacaktı. Ödeyeceği bedel, git gide ağırlaşacaktı. Neden bir bedel ödemek zorunda olduğunu bir türlü anlamasa durum böyleydi ve bu durumu kabullenip kabullenmemesi hiçbir şeyi değiştirmeyecekti. Daha önce değiştirmediğine göre… Koltukta otururken; herkesin sırayla gelip onun ne kadar işe yaramaz birisi olduğunu söylemesi, onun da bunları itirazsız dinlemesi gerekiyordu. Herkes, otuz kişiydi. Otuz kişinin teker teker, o gün hissettiği tüm olumsuz hislerini toplayıp bir çöp tenekesine boşaltırcasına boşaltmasına tahammül etmesi gerekiyordu. Kişiden kişiye değişen bir seyir işliyordu bu durum. Bazıları hep aynı şeyi sayarken; bir kısmı onu gözlemleyip o …

Okumaya Devam Et

25.01.2018

İçimde devasa bir boşluk vardı. Sanki bir parçam uzun zaman önce beni terk etmişti ama daha yeni fark etmiştim bu durumu. Öyle bir boşluktu işte ve ben, beni terk eden şeyin ne olduğunu bilmiyordum. Daha kötüsü de bu boşluğu doldurmaya çalışıyor, bir sürü hata yapıyordum. Tıpkı bir dedektif gibi yapmalıydım aslında. Boşluğun ne zaman başladığını bulup o zamandan beri kendi içimde neyin eksik olduğunu aramalıydım. Teoride bu kadar basit olan şey pratikte hemen hemen imkansızdı. İnsanın kendisini sorgulaması çok zor oluyordu ve yavaş işliyordu. Güvenilir de değildi. Bir sabah, güneşin doğuşunu izlemek için erkenden kalkmaya karar verdim. Bilinçli olarak ilk …

Okumaya Devam Et