14.08.2018

Denizin üstünde türlü türlü kuşun uçması onu hep meraklandırmıştı. O ki, sular aşmıştı amacı için ama havayı hep merak etmişti. Keşke havada da uçabilseydi. Oralara da çıkıp oraları da fethedebilseydi. Herkes tarafından biliniyordu gittiği yol. Hatta, bir gün bir insan, derisinin altına azıcık acıtan bir şey bile yerleştirmişti. Gerçi acı geçtikten sonra bitmez tükenmez bir farkındalığın kaşıntısı olmuştu ama. Yani izlendiğini biliyordu somon A341. Evet, numarasını bile biliyordu. Nereden bildiğini bilmiyordu. Hatta, nasıl öleceğini de biliyordu. Bir ayının midesinde, ona uykularında eşlik etmek için, yani onun iyi bir uyku çekebilmesi için ölecekti. Ayılar hakkında da bir sürü şey biliyordu. Mesela, …

Okumaya Devam Et

11.08.2018

Yürüyüş yapmayı çok sevdiğinden herhangi bir yer tercih etmeksizin yürürdü. O gün de kayalık bir anda yürümeyi ve yer yer tırmanış yapmayı tercih etmişti. Parası yoktu ama her şeyi basitleştirirdi o. Otostop yaparak ilerler ve çoğu yerde de yürürdü. Böylece hem ilerleyebiliyor hem de değişik yerlerde yürüyüş yapabiliyordu. O gün de her zamanki gibi, dikkatli ve keşfedip öğrenmeye hazır gözlerle etrafına bakarken yüksek bir kayanın tepesine kondurulmuş, o ana kadar hiç görmediği denli devasa bir kuş yuvası gördü. Hemen tırmanmaya başladı. Her ne kadar parası olmasa da tüm teçhizatı yerindeydi. Yuvaya ulaştığında, yuvanın kenarında, dokunduğun an ölecek kadar ölüme yaklaşmasına …

Okumaya Devam Et

24.06.2018

Zümrüdü anka kuşlarının var olmadığını kim demiş? İşte buradayım. Bana dokunabilirsiniz ve eğer hoşuma gidebilirseniz, yani sizden hoşlanırsam üzerime bindiğinizde sizi bambaşka evrenlere götürebilirim. Bunu gerçekten yapabilirim. Şu siyah şekillerden baktığınızda size gerçek gelmiyorum değil mi? Beni dinleyemiyorsunuz, bana dokunamıyorsunuz, kanat seslerimi duyamıyorsunuz ki zaten duyamazsınız; çünkü bir zümrüdü anka kuşunun kanatları ses çıkarmaz. Siz sadece beni okuyorsunuz. Yok, beni okumuyorsunuz… Benim yazdığımı iddia ettiğim, daha doğrusu yazarın iddia ettiği şeyi okuyorsunuz. Oysa nereden biliyorsunuz yazarın benden duymadığını bu sözleri Yazar nereden biliyor bunları yazdığında, daha yazar yazmaz gerçek olduklarını; ya da nereden biliyor bir yerdeki gerçeği alıp yazmadığını?

Okumaya Devam Et

09.06.2018

Savunmasız bir kuşu avlayan bir kediye neden içerler insanlar? O savunmasız kuş da savunmasız bir böceği avlamıştır. Zaten savunmasız kediyi de biz insanlar evcilleştirmişizdir. Savunmasız insanları da daha büyük insanlar avlamıştır. Baktığın yere göre bu hayatta aslında her şey, savunmasızdır. O öyle değildi. Kendisinin asla savunmasız olmadığına inanırdı ve ona gerçekten hiçbir şey olmamıştı. Bir kavgadan burnu bile kanamadan çıkardı mesela. Ya da doğal afetten… Hiç kimse ona inanmıyordu benim dışımda. En iyi arkadaşımdı. Her an yanımdaydı. Benimle tartışmasını, ufkumu açmasını becerebilen tek kişi oydu. Bir gün, bir odadaki bir koltukta, kağıt mendiller ve yazılı kağıtlar eşliğinde; içimde, öldü.

Okumaya Devam Et

22.04.2018

Sesi, insanın içini ısıtıyor, cennette olduğunu düşündürüyordu duyana. Pürüzsüz bir tek dalgası olmayan, akışkan bir bütündü sesi ve bittiğinde, artık olmadığında yoksunluk hissini son kertede yaşatıyordu kulaklara. O pürüzsüz sesi çıkartabilmeyi, bir an dahi detone olamama halini ancak orta dünyada yaşayan elfler başarabilirmiş gibi geliyordu bana oysa. Yine de beyninin farklı çalıştığını, bir otizmli olduğunu bilmek, her şeyi açıklıyordu. Sanki yolunu şaşırmış bir elfti ve bu evrende otizmli şeklinde açıklanabiliyordu sadece. İnsanların mantığı ancak böyle bir şeyi hoş görebilirdi zira. Aksi taktirde dengeye olan inanç sarsılırdı; çünkü bu sesle her şeyi elde edebilir, herkesi her şekilde ikna edebilirdi rahatlıkla. Saruman’ın …

Okumaya Devam Et

07.03.2018

Bir karar, önemli bir karar vereceğiniz zaman ne yaparsınız? Nasıl verirsiniz kararlarınızı? Yanıtlarınızı duyamayacağım ama ben hiç karar vermek zorunda kalmamıştım. En büyük şeylerde bile… Hemen, anında tercihimi yapardım zira. Hiç zorda kalmamıştım. Hiç tökezlememiştim daha önce. Oysa şimdi… Şimdi düşüncelerim birer mısır tanesi gibi, koçan tutamadığı için yere döküldüler ve toparlayıp koçana geri dizmem gerekecek onları. Hangi konuda mı karar vermeye çalışıyorum? Boş verin onu. Bilmeniz gereken tek şey, bir seçeneğin çok zor, diğerininse çok çok kolay olduğu… Kolay olan mutsuzluğumu devam ettirecek ve hiçbir şey değişmeyecekken; zor olan bilinmezlerle dolu. Her şeyde olduğu gibi aslında. Peki karar verirken …

Okumaya Devam Et

26.02.2018

Öfkenin zehirli soluğu etrafımı kuşatıyor. Her şeye, herkese kızıyorum. Elimde değil. Bir an bile bırakmıyor beni. Bir an bile oksijen alamıyor hücrelerim. Evrim geçirip öfkeyle beslenmeye başladı bile hücrelerim. Tuzlu sudan tatlı suya geçip boğulmuş bir balık gibi hissederim öfke beni terk ederse. Bunu çok iyi biliyorum ve artık mecburiyetten kendimi öfke ile besliyorum. Öfkeli rüyalar görüyorum geceleri. Gülüşümün her paresi öfkenin oklarıyla donanmış… Kedilere, uçan kuşlara, sineklere; onlara öfkelenmek çok kolay, her şeye her şeye öfkeleniyorum. Bir bebek gülüyor, hatta kahkaha atıyor ve ben başımı başka yere çeviriyorum öfke ve tiksintiden. Televizyona hiç dayanamıyorum. Ya da bazen öfke rezervlerimi …

Okumaya Devam Et

19.02.2018

Davula bir kere vurdu… Tüm kuşlar geldi yanına. Bir kere daha vurdu. Balıklar ve yosunlar da geldi… Bir kere daha… Sürüngenler… Bir daha… Dört ayaklılar… Bir tane daha… Böcekler… Nesli tükenenler… Bakteriler… Mantarlar… Bitkiler… Taşlar… Vurdu, vurdu, vurdu… En nihayetinde, insanları çağıran davulu vurdu… O kadar şeyin bir yere, bir amaca doğru gittiğini göremeyen insanlar, kendi davetiyelerini de işitemediler…

Okumaya Devam Et

04.02.2018

“Bir taşla iki kuş vurmak…” Bu deyim her söylendiğinde, “Bir tasla iki kişi doyurmak,” olarak çeviriveririm içimden. Rahmetli dedem öyle yapardı. Ağzından hiç kötü laf çıkmamıştı. “Ağzınızdaki tükürüğe bile dikkat edin,” derdi hep. Kızdığında bile öyle bir kızardı ki… İnsanı suçluluğa sürüklemeden kendi doğrusuna doğru sürerdi. Altınıza tekerlekli bir kızak çekerdi ve bir de bakardınız ki istediği, size anlatmak istediği yerdesiniz. Baktınız onunla aynı fikirde değilsiniz, o zaman gerçek düşüncelerinizi söylemeniz için altınızdaki tekerlekli şeyin kumandasını size verirdi ve siz, rahatlıkla gitmek istediğiniz yere, kendi doğrunuza doğru giderdiniz. Sonra da o alırdı kumandayı… Bir de bakmışsınız hiç tartışmamışsınız bile. Sadece …

Okumaya Devam Et